28 Şubat 2010 Pazar

NINE

Guido : Luisa?
Luisa : Teşekkürler...
Guido : Ne için?
Luisa : Özel olmadığımı bana hatırlattığın için teşekkürler...
Sen görmen gerekeni görüyorsun di mi?Bazen onlar bile buna engel olamıyor ve sadece sen kendinden kaçmak için bunu yapıyorsun...
Guido : Neden bahsediyorsun? Görüntüler mi?Bunun senle alakası yok! anlaman gerek...Benim işim bu! Yönetmenim ben...
Luisa : Ve bu da benim hayatım...Halkın içinden bunu bulabilirsin dimi? Peki...Seni affedeceğimi sanma... ama yapamam...Asla!
Sen karnını doyurdun...Ve sen böyle yapmazsan ölürsün.Her şeyi aldın.Ve ben bomboşum...
Geldiğim için memnunum.Artık umutsuz bir ilişkimiz olduğunu görebiliyorum...

2009 yılı ABD yapımı bir film NINE.
Bizde bu cuma yani 26 Şubat'ta gösterime girdi .
Yönetmeni Rob Marshall.Bir çok güzel ve ünlü aktris paylaşıyor filmi.
Film 4 dalda Oscar'a aday gösterildi ,ama Amerika'daki gösteriminde umulan ilgi ve beğeniyi bulamadı.

Açıkcası ben beğendim fimi.
Özellikle müzikal tadını ve görselliğini...
Konu zaten bir yönetmenin hayatıysa, ilişkilerin arasına sıkışmışlığı,duygularıyla başa çıkamayışını ve yaratıcılığındaki zorlanmaları beklemek çok zor değil.
Guido Contini'in eşini oynayan, Marion Cotillard çok başarılı bu film de.
Daniel Day-Lewis'in canlandırdığı Guido Contini'nin, yaratıcılığında zorlandığı ,Italy filmi'nin ,yapım aşamasında; hayal gücünün içinde bulduğu yaşamını, müzikal görselliği ile anlatımı çok etkileyici...
Tabii oynayan ,hepsi birbirinde güzel aktristlerin görsel ziyafetini de gözden kaçırmamak gerekir.
Özellikle Kate Hudson vePenolope Cruz'un şarkı söyleyip,dans ettiği sahne bu görsellik için gayet yeterli.
Daniel Day-Lewis ve Judi Dench'in (Lilli) oyunculukları çok iyi.
Lilli nin küçük Guido'ya;
''Yapamayacağımız zorla sevdirmektir,
yapabileceğimiz sevdirmektir...
yapabileceğimiz...hayallerdir''
sözleri, yönetmenin hayatında ki destekleyici ve itekleyici tavrına en iyi örnektir.
Filmin senaryosu Federico Fellini'nin hayatından esinlenerek yazılmıştır.
İzleyin derim...

Tür: Romantik/Müzikal

Yönetmen : Rob Marshall

Senaryo : Michael Tolkin/Anthony Minghella

Görüntü Yönetmeni : Dion Beebe

Müzik : Maury Yeston
Yapım : 2009 ABD

OYUNCULAR

Daniel Day-Lewis ( Guido Contini)

Marion Cotillard (Luisa)

Nicole Kidman (Claudia)

Penelope Cruz ( Carla)

Judi Dench (Lilli)

Sophia Loren ( Mamma)

Stacy Ferguson (Saraghina)

Kate Hudson ( Stephanie)

RÜZGAR EKENLER (Hakan YEL)

1914 yılında geçen bu roman'ın için de kim olmak isteyeceksiniz?
Hakan Yel'in bu kitabın da vicdanınızı zorlayacak,
''Sultan'a Dokunmak'' da ki kadar sarsıcı bir şiddetle karşılaşacaksınız...

27 Şubat 2010 Cumartesi

Haberler

4. Uluslararası 2.El Kısa Film Festivali Başlıyor...


27 Şubat - 7 Mart tarihleri arasında başlayacak Festivalin ön sözü ''Ön elemede elenmiş film, kötü film değildir.''
Kısa film severleri, yeni jüri sistemiyle birlikte, dünya çapında film ve yönetmenlerle buluşturmayı hedefleyen festival,2010 yılında ilk kez Uluslararası Arena'ya çıkıyor.
4.yılında birincilikle taçlandıracağı, Övgüye Değer Film Yönetmeni'ni Tim Burton'la 4 saat vererek ödüllendiriyor.
Festival 27 Şubat saat : 19:00 Ankara - Çankaya Belediyesi'nin Çağdaş Sanatlar Merkezinde herkese açık kokteylle başlıyor.






(25.Şubat.2010)Tim Burton imzalı ''Alice in Wonderland'' ın Dünya Galası Londra'da yapıldı.

Tim Burton'un 3D filmi ,Leicester Square'da ,Atlantik'i aşarak gelen bir çok Hollywood ünlüsünün beğenisine sunuldu.Filmin yıldızları,Mia Vasikowska,Anne Hathaway ,Helena Bonham Carter,Johnny Depp'de Gala'da bulundular.Filmin web sitesi : disney.go.com/disneypictures/aliceinwonderland

- Matt Damon ,Kennedy olacak.
Even Thomas'ın kitabından uyarlanan film de ,John F.Kennedy'nin gölgesinde kalmış kardeşi Robert F.Kenndy'i canlandıracak Matt Damon.Film ,kitap da da olduğu gibi ,1960 - 1968 yılları arası Robert Kennedy'in yaptığı aktivist hareketler, yürüttüğü kampanyalar ve siyasi kariyeri konu edecek.

- Aydın Doğan Vakfı tarafından verilen, Aydın Doğan Ödülü'ne bu yıl, Sinema dalını da ekledi.Seçici kurul, ödüle ,son yıllar da dünya da, Türk Sineması'nın kimlik arayışının çapıcı örneklerini sunan, aldığı ödül ve başarılarıyla ilgisini çeken , Nuri Bilge Ceylan'ı layık gördü.



- Conan'ın yeniden çekimi Mart ayında başlıyor.
''Conan the Barbarian''ın yeni versiyonunun yapımcısı Joe Gatta.Conan'ın çocukluğunu Leo Howard, gençliğini Jason Momao , Conan'ın babası Corin'i ise Mickey Rourke canlandıracak.Yönetmen Marcus Nispel.


- 26 Şubat'ta Vizyon'a giren filmler;
The Lovely Bones / Cennetimden Bakarken Yönetmen: Peter Jackson
Deli Dumrul : Kurtlar Kuşlar Aleminde Yönetmen : Oğuz Yalçın
Eyyvah Eyvah Yönetmen : Hakan Algül
Nine Yönetmen : Rob Marshall
Veda Yönetmen : Zülfü Livaneli
Invictus / Yenilmez Yönetmen : Clint Eastwood

26 Şubat 2010 Cuma

Anthony Hopkins


Gönlümün büyük Aktörü...

Her filmin de insanın, yoğun ve uç noktalarını büyük bir başarıyla sergileyen aktör.

1937 Güney Galler doğumludur.Tam adı Phillip Anthony Hopkins.Fırıncı bir babanın oğludur.17 yaşındayken bir amatör tiyatro oyununu gördüğünde,oyuncu olması gerektiğine karar verir.

2 yıllık eğitim için Welsh College of Music & Drama'dan burs kazanır.(1957-1959)

1960 da Manchester Kütüphanesi Tiyatrosu'na sahneleme yönetici asistanı olarak kabul edilir.

1961 de Londra Kraliyet Drama Sanatı Akademisi'nden burs alarak 1963 de gümüş madalya ile mezun olur.

Sir Laurence Olivier'in de öğrencisi olur, gençlik kariyerine bir çok tiyatro oyunu,yönetmenliği ve çeşitli filmlerlerdeki oyunculuğuyla devam eder.

İlk çıkış filmi ''Aslan Yürekli Richard'' dır.

1968-1980 arasında bir çok fim de oynayan Hopkins ilk büyük ününü David Lynch'in muhteşem fimi ''The Elephant Man'' ile kazanır.

1985 de David Hare'nin ''Pravda'' prodüksiyonu ile British Theatre Assocation'ın En iyi Aktör ödülünü Laurence Olivier'in elinden aldı.
National Theatre'da olduğu yıllar için de Kleopatra ve Kral Lear'da rol aldı.
1991 yılında oynadığı Kuzuların Sessizliği/The Silence Of The Lambs'deki ,zeki ve kültürlü bir katil olan ,Hannibal Lecter'ı canlandırdığı rolü ile ''En İyi Erkek Oyuncu'' Oscar'ını aldı. Bu film dört dalda Oscar kazanan bir film oldu.

Daha bu filmin etkisi bitmemişken,1992 de Copolla'nın ''Bram Stoker's Drakula'',yine 1992 de James Ivory'nin ''Howards End'' ile her karaktere bürünebilecek bir oyuncu olduğunu ispat etti.
1993 de ''Günden kalanlar/The Remains Day'' ve ''Nixon'' filmlerindeki performansı ile En iyi Erkek Oyuncu Oscar'ına aday gösterildi.Günden Kalanlar'daki rolü ile British Academy of Film & Television Arts tarafından En İyi Aktör ödülünün sahibi oldu.

1993 yılında şövalyelik ünvanı aldı.
Kimileri için fazlaca ölçülü,duygularını bir türlü açıklamayan,soylu ve ciddi bulunan Hopkins her türlü rolün altından başarıyla kalkan bir aktör takdirini kazanmıştır.Sinema tarihinin en iyi ''NIXON'' u olmuştur mesela.

1995 yılında Edward Zwick'in,İhtiras Rüzgarları/Legends Of the Fall'ı,
Oliver Ston'un Nixon'u
1996 da James Ivory'nin Picasso'yla Yaşamak/Surviving Picasso'su ile ünlü kişileri canlandırmakta ki başarısını da seyirciye ve Akademik çevrelere ispat etmiştir.
1997 Amistad, 1998 de Junket Whore,The Mask of Zorro ve Joe Black
1999 Instinc , Siegfried & Roy, The Magic Box,Titus
2000 How the Grinch Stole Christmas, Mission Impossible,Hearts in Atlantis
2001 HANNIBAL
2002 Bad Company,Red Dragon
2003 The Human Stain
2004 Alexander, Proof
2005 The World's Fastest Indian, All the King's Men
2006 Bobby, Fracture
2007 Beowulf, Slipstream
2008 The City Of Your Final Destination,
2009 The Wolf Man
2010 King Lear

25 Şubat 2010 Perşembe

Bir ALTYAZI

Ned : Bence böyle dışarı çıkmamalısın!
Matty : Nasıl yani? Bir etek ve üzerine bluz giymenin nesi yanlış?

Ned : Böyle bir bedenle dışarı çıkmamalısın!

(1981 yapımı kara filmlerin en güzel örneklerinden ''Body Heat''.Lawrence Kasdan filmi.)
(Haşmet Babaoğlu'nun ''Altyazı'' sından alınmıştır)

24 Şubat 2010 Çarşamba

YÖNETMEN, Kim Ki Duk

Yaşadığımız dünya hayal mi ? gerçek mi?

Ya da bunca gerçeğin içinde, hayallerimizin içine nasıl adım atarız?

Bir ressamın, paletinden, tuvaline bir fırça darbesiyle aktardığı
renkle, kendi iç dünyamızın eserini yaratabilirmiyiz?

Keskin hayat kareleri ile başkasının rüyasının içine girip, o alemde yapayalnız bırakılınca, bu rüya hiç bitmesin duygusu yaşanabilir mi?

Bu sessizliğin sebebi ne?

Kelimelere dökemediğimiz şeyleri içimizde mi buluyoruz?

İşte; bütün bu soruları kendimize sormamızı sağlayan,imgelerle konuşan bir yönetmen...
Kim Ki Duk!

Güney KORE sinemasının bu usta yönetmeni 1960 yılında Bonghwa/Güney Kore'de doğdu.20 yaşında Deniz Kuvvetlerine katılıyor, biriktirdiği paralar uçak bileti almaya yettiği an Fransa'ya gidiyor, sanat eğitimi almaya.Resme merak sarıyor ve 2 sene Paris'de sokak ressamlığı yapıyor.

Sinema'ya ilk kez Paris'te gidiyor!


Silence of the Lamps ve Les Amants du Pont filmlerinden oldukça etkileniyor.


1993 yılında Güney Kore'ye dönüyor ve izleyenlere, her bir basamağında geride bıraktıklarıyla selamlayacağı, kimimiz için farklı,büyüleyici,etkileyici/ kimimiz için absürt,gereksiz,anlaşılmaz/kimimiz için sorularla dolu/ ama hep şiir ve resim tadında filmlerle dolu bir kariyer sunuyor.

Farklı ve etkileyici bir dille kendisini anlattığı anlattığı ''Crocodile'' 1996

Koreli bir askerin ve başarısız bir ressamın Paris'te geçen bir dostluk hikayesini anlattığı ''Wild Animals''
Seksi, yaşamın bir parçası ve birbirini anlamanın minimum düzeydeki yolu olarak tanımladığı ''Birdcage Inn''

Kadın erkek ilişkilerindeki sadomazoşizmi,birbirini sevmenin ve nefret etmenin içiçe geçişini anlatan ''The Isle''

Bilinç ve bilinç dışı, gerçek ve fantazi sorgulamasında ki ''Real Fiction''
''Address Unknown'', ''Bud Guy'', ''The Coast Guard''

2003 yılında kendisinin de orta yaşlı bir budist rahibi canlandırdığı ve olağanüstü görselliği ile büyük beğeni toplayan ''Spring, Summer, Fall, Winter...and Spring''


2004 de Berlin Uluslararası Film Festivali'nde ''En İyi Yönetmen'' ödülü aldığı ''Samaritan Girl''


Yine 2004 de Venedik Film Festivali'nde ''En iyi Yönetmen '' ödüllü '' 3 İron'' başlıca filmleri...



The Bow


Time


Breath


Dream

Kim Ki Duk için yaşam,şiddet ve sinema içiçe geçmiştir.

Karakterler, iyilik ve şeytanlık ,güzellik ve çirkinlik, normallik ve anormallik arasından gidip gelen kişilerdir.


Gülbin Tatlıağız

TÜYAP Bursa 8.Kitap Fuarı

Bursa Kitap Fuarı,TÜYAP tarafından 27 Şubat - 7 Mart tarihleri arasında Bursa Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi'nde kitap severlere 8. kez kapılarını açıyor.

Yaklaşık 220 yayınevi ve sivil toplum örgütünün katılacağı fuara, Sunay Akın, İnci Aral, Mine Soysal, Server Tanilli, Üstün Dökmen, Adnan Binyazar, Cemil Kavukçu, Canan Tan, Ercan Karakaş, Şükran Soner ... gibi pek çok yazar , şair, bilim insanı ürünleri ve söyleşileriyle katılıyor.

7 Mart Pazar günü , fuar etkinliği içinde '' 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ''de kutlanacak. Etkinlik boyunca, panel,film gösterisi ,söyleşi ve ''Sevgi Korosu''nun seslendireceği dinletiler olacak.

Fuara giriş ücretsiz. 11:00 - 20:00 saatleri arasında açık olan fuar kapanış günü olan 7 Mart tarihinde ise kapılarını 19:00 da kapatıyor.

22 Şubat 2010 Pazartesi

Sabahattin ALİ ( 1907 - 1948)

Sabahattin ALİ, yazı yaşamına şiirle başlamış,halk şiirinin açık izleri görünen ve hece vezniyle yazdığı ilk şiirlerini Orhan Şaik Gökyay'ın yönettiği Çağlayan Dergisi'nde yayımlamıştır.
Bunun dışında, Servet-i Fünun, Güneş, Hayat, Meşale gibi dergiler de yazarken, öykü yazmaya da başlamıştır.
İlk öyküsü '' Bir Orman Hikayesi''ni (1930) Nazım Hikmet; '' Bu yazı bizde örneğine az tesadüf edilen cinsten bir eserdir.Köylü ruhiyatının, bütün muhafazekar ve ileri taraflarını, iptidai sermaye terakümünü yapan sermayedarlığın, inkişaf yolunda, köylülüğü nasıl dağıttığını ve en nihayet, tabiatın deniz kadar muazzam bir unsuru olan ormanın muğlak, ihtiraslı hayatını, kımıldanışlarını zeki bir aydınlık içinde görüyoruz'' diye sunar okurlara.
1931 yılında bölücü propaganda yaptığı için üç ay, 1932 yılında Atatürk'ü yeren bir şiir okuduğu iddiasıyla 1 yıl Konya ve Sinop cezaevlerinde yatmış, Cumhuriyetin 10.yıl dönümü nedeniyle çıkarılan af yasasından yararlanarak 1933 yılında özgürlüğüne kavuşmuştur.
'' Çalmadan, çırpmadan, bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan, yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi'' der
''Ne Zor Şeymiş '' adlı yazısında, baskılardan çok bunaldığı,hakkında kovuşturmaların açıldığı o dönemlerde...
Sabahattin Ali Af Yasasından yararlanarak hapisten çıktıktan sonra,
özellikle ''Varlık Dergisi''nde yayımladığı,''Kanal'', ''Kırlangıçlar'', ''Arap Hayri'', ''Pazarcı'', ''Kağnı'' gibi öyküleriyle çok dikkat çekmiştir
.
Ezilen insanların acılarını, sömürülmelerini dile getirmiş, aydınlar ve kentlilerin Anadolu insanına karşı takındıkları küçümseyici tavrı eleştirmiştir.

1937 'de yayınlanan ''Kuyucaklı Yusuf'' romanı, gerçekçi Türk Romanının en özgün örneklerinden biridir.

Halk şiirinden esinlenerek yazılmış şiirlerini ''Dağlar ve Rüzgar'' adlı kitabında toplamıştır ve edebiyat çevrelerinde büyük ilgi uyandırmıştır. Bu kitabı onun son şiir kitabı olmuş, sonraları sadece öykü ve roman yazmıştır.

''Leylim Ley'', '' Aldırma Gönül'' gibi halk dilinden yararlanarak yazdığı şiirler şarkılara dönüştüğü için herkes tarafından bilinir.

Sabahattin Ali, ''Varlık'' da ''Esirler'' adlı üç perdelik bir oyunda yayınlamış,ancak bu türü bir daha denememiştir.

25 Şubat 1907 de Gümülcine de doğmuş, 2 Nisan 1948 de Bulgaristan sınırında öldürülmüştür.

ŞİİRLERİ:
Dağlar ve Rüzgar
Değirmen Dağlar ve Rüzgar
Kurbağaların Serenadı
ROMAN:
Kuyucaklı Yusuf
İçimizdeki Şeytan
Kürk Mantolu Madonna
ÖYKÜ:
Değirmen
Kağnı
Ses
Yeni Dünya
Sırça Köşk
OYUN:
Esirler

BESTELENEN ŞİİRLERİ:
Dağlar,Sezen Aksu - Dağlardır Dağlar
Hapihane Şarkısı - Ahmet Kaya - Geçmiyor Günler
Hapishane Şarkısı - Edip Akbayram - Aldırma Gönül
Kara Yazı - Ahmet Kaya - Kara Yazı
Kız Kaçıran - Ahmet Kaya - Kızkaçıran
Leylim Ley - Zülfü Livaneli - Leylim Ley

Bir ALTYAZI

Louise : Onu Seviyormusun?

Max : Onu bilmiyorum. Fakat aklımın ona takılı kaldığını iyi biliyorum.


(1976 yapımı Network'ten bir diyalog.Sidney Lumet'in 4 dalda Oscar almış bir filmi.Peter Finch, ölümünden sonra Oscar alarak tarihe geçmiştir.)
(Haşmet Babaoğlu'nun ''Altyazı''sından alınmıştır.)

Cafe de pass



Dünyanın dört bir yanından seçilmiş güzel müziklerin bulunduğu bir internet sitesi...

www.cafedepass.com

21 Şubat 2010 Pazar

Haberler

- Zülfü Livaneli'nin senaryosunu yazıp, yönettiği ''Veda'' filmi 26 Şubat 2010 da sinemalar da gösterime giriyor.''Veda'' Salih Bozok'un anlatımıyla, bu dostluğun,Atatürk'ün hayatının dönüm noktalarının,vatanı kurtarmak için ölüme meydan okuyan bir kuşağın hikayesi...
Atatürk'ün 25-45 yaşlarını Sinan TUZCU, 57 yaşını Burhan GÜVEN, 6-7 yaşlarını Fikret Kağan OLCAY, 14- 17 yaşlarını ise Bartunç AKBABA oynuyor.

- '' Küçük Arı'' Yazarı Chris Cleave. Library Journal '' Yeni Uçurtma Avcısı'' yorumunu yapmış kitap için.Ben aldım.Elimdeki kitabı bitirince buna başlamayı düşünüyorum.

- ''Uzak Ülke'' Profil Yayıncılık'tan çıktı.Yazarı Fatma Karabıyık Barbarosoğlu.Fatma Aliye'yi Barbarosoğlu'nun kaleminden tanıtıyor.

- ''Chopin & Küle Dönüşen Kalp '' Can Yayınlarından çıktı.Yazarı Göknil Genç.Fryderyk Chopin'in, 8 yaşındayken Varşova'da verdiği konseriyle başlayıp,Paris salonlarına dek uzanan öyküsünü anlatıyor.Çocuklarınızla okuyabileceğiniz bir yaşam öyküsü.

- Ünlü film yıldızı ve şarkıcı Aktrist Kathryn Greyson 17 şubat 2010 da 88 yaşında vefat etti.

- Yönetmen Reha Erdem'in filmi ''Hayat Var'' ın DVD si çıktı.

- Nicole Kidman ''Gözyaşı Sarayı'' adlı bir Türk filminde oynayacak.

- Elif Şafak ''AŞK'' adlı kitabının filminin çekilmesini istediğini söyledi.

- !F2 nin son ayağı Bu Pazar!

Yer : AFM Fitaş 4

21 Şubat 2010 (17:00-21:00)

- Yönetmen Wes Craven'in ''Çığlık'' serisine devam edeceği söyleniyor.

- Sean Penn hakkında,geçen yıl bir fotografçıyla yaşadığı tartışma nedeniyle dava açıldı.

-ABD Cornell Üniversitesi'nden araştırmacılar 150 sinema filminin sahne sürelerini yedi yıl boyunca tek tek ölçerek,belli uzunluklara sahip sahnelerin,izleyiciyi mıknatıs gibi filme çektiği sonucuna vardı.

Notebook

Allie : Why didn't you write me? It wasn't over for me, i waited for you for seven years, but now it's too late.
Noah : I wrote you 365 letters. I wrote you everyday for a year.
Allie : You wrote me?
Noah : yes...It wasn't over, it still isn't over


Öyle sevdim ki bu filmi...


Belki gençlik yıllarımızın o unutulmaz ''Love Story'' si...
Öyle yalın ,öyle içten,öyle olağan...
Günümüzün unutulmuş yanı...AŞK

Karşılaşmaları,o ilk randevuyu koparmak için Noah'ın, Allie'ye yaptığı hareket,yıllar içinde ki kavgaları,sevişmeleri,gururları...
Ama her seferinde başladıkları yere dönerken gururlarını yok saymaları...AŞK

'' O kadın benim sevgilim ve o beni hatırlamasada ben burada kalıyorum...Artık burası benim evim''
Yaşlı Noah'ın çocuklarına sözü...AŞK
Fena halde bir obsession,hayatını adadığın bir tercih,olağanüstü bir emek...AŞK

Evet ...seyrederken hüzünleniyorsunuz,ağlıyorsunuz,kıskanıyorsunuz,özlüyorsunuz...

Ama hüzün Allie ve Noah için değil!

Onlar şanslıydılar ...

Tür :Romantik/Dram

Yönetmen : Nick Cassavetes

Senaryo :Jan Sardi,Jeremy Lleven, Nicholas Sparks (Kitap)

Görüntü Yönetmeni :Robert Fraisse

Müzik :Aaron Zigman

Yapım :2004 ABD 115 dk
Oyuncular :
Ryan Gosling(Noah),Rachel McAdams (Allie),James Garner ( Duke),Gena Rowlands (Allie Calhoun),James Marsden (Lon Hammond),Sam Shepard (Frank Calhoun),David Thornton ( John Hamilton),Joan Allen ( Anne Hamilton),Kevin Conolly ( Fin)

19 Şubat 2010 Cuma

MARTI Jonathan Livingston - RICHARD BACH

Bir çok kişi okumuştur bu kitabı ama tekrar tekrar okunabilecek ve her seferinde duygularınıza,yaşamınıza yeniden dönüp bakmanızı, yaşamınızın anlamını tekrar sorgulamanızı sağlayacak bir yapıt.Bir an da yaşam yolunuzu değiştirme kararı verdirebilecek kadar düşündürücü,etkileyici,güçlendirici...Sevginin ve kendine inancın, üstesinden gelemeyeceği hiç bir şey olmadığını öğretir bize Martı Jonathan Livingston.

Bu kitabı ilk okuduğumda 30 lu yaşlarımdaydım sanırım ve ''keşke gençlik yıllarımda okuyabilseydim'' dediğimi hatırlıyorum.Bir çok şey benim için değişirdi...inanıyorum. Ama hiç bir şey için geç değil tabi ki!

Yazarı RICHARD BACH

Benim elimdeki kitabın çevirisini FERİDE ÇİÇEKOĞLU yapmış.Resmi kaynaklar çevirmen olarak KADER AY DEMİREĞEN'i gösteriyor.

Türü ROMAN

Bendeki kitap ARKADAŞ YAYINLARI'ndan çıkmış. (Epsilon Yayınları'da yayınlamış)


İngilizce Basım Tarihi 1970


Türkçe Basım Tarihi 1994


Sayfa Sayısı 96


Karakterler:


Jonathan Livingston
Diğer martılardan çok farklıdır.Yiyecek için balıkçı teknelerini takip eden,birbirleriyle kavga eden martılar gibi davranmaz.Özgürlüğün ve uçuşun kutsallığına inanmaktadır.İstediği ve inandığı zaman sınırlarını aşabileceğini ispatlayan bir martıdır.

Sullivan
Jon gibi sürüden dışlanmış bir martıdır.Dostluğa çok önem veren ve uçmayı Jon kadar iyi bilen, seven bir martıdır.

Fletcher
Fletcher uçmanın bir yerden bir yere gitmek anlamında olmadığını savunan bir martıdır.Bunu sivrisineklerin bile yaptığını düşünür.Bu yüzden Jon'un öğrencisi olur.

Chiang
Çok yaşlı bir martıdır.Ölümü beklemektedir.Yaşlı olmasına rağmen çok hızlı uçabilmektedir. Jon'u eğiterek ona hızlı uçuşu öğretir.

Kitabın bir kaç sayfasını paylaşmak istedim ,okuyanlara hatırlatmak ve okumayanları özendirmek niyetim. Çocuklarınızla paylaşmanız dileğiyle...


Jonathan bir sevinç çığlığı attı.Yeryüzünden ayrılalı,çıkardığı ilk sesti bu:''BAŞARDIM!''


-Elbette başardın.Ne yaptığını bilirsen daima başarırsın.Şimdi bu denetim sorununa dönersek...

Döndüklerinde hava kararmıştı.Diğer martılar,altın gözlerinde parıldayan saygıyla baktılar Jonathan'a.Onun,uzun süre dikilip durduğu yerden birdenbire yok oluşunu görmüşlerdi.

Jonathan onların kutlamalarını kısa kesti.''Ben burada yeniyim.Ve sizden öğrenmesi gereken benim.''
''Bundan kuşku duyarım Jon'' dedi yakınında duran Sullivan.''Onbin yıldır gördüğüm martılar içinde öğrenmekten en az korkansın sen'' Sürüye sessizlik çöktü.Jonathan övgülerden duyduğu utançla kıpırdandı.
''Dilersen,geçmişe ve geleceğe uçmanı sağlayacak olan zaman dilimlerine geçebiliriz'' dedi Chiang.''Ve o zaman, en zoruna, en güçlüsüne ve hepsinden daha eğlencelisine başlamak için hazır olacaksın.İyiliğin ve sevginin anlamını öğrenmek için uçuşa hazır hale geleceksin.''

Günler geçtikçe, Jonathan geride bıraktığı yeryüzünü sıkça düşünmeye başladığını fark etti.Oradayken ,şimdi bildiklerinin onda birini, hatta yüzde birini bilmiş olsaydı,yaşam ne denli anlamlı olurdu kimbilir! Oralarda, sınırlarını aşmaya çalışan,teknelerden atılan ekmek parçalarını kapmanın ötesinde uçuşun anlamını kavramaya çabalayan bir martı var mıydı acaba? Belki de, sürünün yüzüne karşı gerçeği söylediği için dışlanmış olan bile vardı.İşte bunlar geçiyordu aklından kumsalda dinlenirken. Ve ,Jonathan iyilik derslerinde derinleşip, sevginin doğasını anlamaya çalıştıkça,geçmişine karşın, Martı Jonathan eğitmen olmak için doğmuştu ve onun sevgisini gösterme biçimi, gördüğü gerçeği, gerçeğe ulaşmak için fırsat kollayan bir martıyla paylaşmaktı.

Düşünce hızıyla uçmayı öğrenmiş ve şimdi bunu başkalarına öğretmekte olan Sullivan, kuşkuluydu.

'' Jon, sen bir zamanlar dışlanmıştın.Nasıl oluyor da eski süründen herhangi birinin seni dinleyeceğini düşünebiliyorsun?
Biliyorsun şu atasözünü ve doğrudur:En yüksek uçan martı, en uzağı görendir.
Senin geldiğin yerdeki martılar,bağırıp çağırarak ve dövüşerek sahillerde pinekliyorlar.Cennetten bin mil uzaktalar. Ve sen onlara cenneti göstermek istediğini söylüyorsun! Jon, onlar kendi kanat uçlarını görmekten acizler! Burada kal.Buradaki martılara, öğreteceklerini kavrayabilecek olanlara yardım et.Sustu bir an,sonra sözlerini sürdürdü.Chaing kendi eski dünyalarına dönmüş olsaydı...? nerelerde olurdun sen bugün?


Son nokta önemliydi ve Sullivan haklıydı.En yüksek uçan martı en uzağı görendir.

Jonathan geriye dönmedi.Yeni gelen kuşların eğitimiyle uğraştı.Bunların tümü, derslerini çabucak kavrayan zeki martılardı.Ama eski duygusu yine canlanıyordu.Yeryüzünde de, öğrenmeye hevesli bir iki martı olabileceğini düşünmeden edemiyordu.Kendisi dışlandığı gün Chiang ona ulaşabilmiş olsaydı, şimdi çok daha bilgili olmayacakmıydı?

''Sully, geri dönmeliyim'', dedi sonunda. ''Öğrenciler başarılı.Yeni gelenleri yetiştirme de sana yardımcı olurlar.''

İçini çekti Sullivan.Ama tartışmadı. ''Seni çok özleyeceğim Jonathan.'' Tüm söyleyebildiği buydu.

''Utan Sully'' diye serzenişte bulundu Jonathan.''Aptallık etme! Biz ne yapmaya çalışıyoruz? Eğer dostluğumuz zaman ve mekan gibi şeylere bağlıysa, sonunda zamanı ve mekanı yendiğimizde , kendi dostluğumuzu da yıkmış oluruz! Ama mekanı yendiğimizde,geriye yalnızca burası kalır.Zamanı yendiğimizde, bize kalan yalnızca Şimdi'dir.Burayı ve Şimdi'yi paylaşacağımıza göre,nasıl düşünemezsin sık sık birlikte olacağımızı?''
Martı Sullivan gülmekten kendini alamadı.''Deli kuş'' dedi sevgiyle. ''Yerdeki birine bin mil ötesini göstermek mümkünse, bunu Martı Jonathan Livgston'dan başka kim yapabilir?''Sonra gözlerini kuma dikti. ''Hoşçakal Jon, dostum benim...''

''Hoşçakal Sully! Yine karşılaşacağız.'' Ve o anda, bambaşka bir zamanın bir deniz kıyısındaki koca martı sürülerinin görüntüsünü düşledi.Yaşadığı pratik ona, yalnızca kemik ve tüylerden oluşmadığını, özgürlüğün ve uçuşun sınır tanımayan yetkinliğini taşıdığını öğretmişti.

Martı Fletcher Lynd çok gençti henüz ama şimdiden, hiçbir kuşa hiçbir sürünün bu denli acımasız ve bunca adaletsiz davranmadığını biliyordu.

''Ne derlerse desinler'' diye düşündü öfkeyle.Uzak kayalara doğru uçarken gözleri dolmuştu.''Uçmak, bir yerlerden bir yerlere ulaşmak için kanat çırpmaktan ibaret olamaz.Bunu bir...bir sivrisinek bile yapabilir! Sırf eğlence olsun diye Sürü Başının önünde bir takla atıverdim mi hemen dışlanmış oluyorum! Kör mü bunlar? Göremiyorlar mı? Uçmayı gerçek anlamda öğrenmenin yüceliğini kavrayamıyorlar mı?''

''Ne düşünürlerse düşünsünler.Onlara uçmanın ne olduğunu göstereceğim.İstedikleri buysa, tümüyle Yasa Dışı olacağım.Ve pişman edeceğim onları...


Sonra bir ses duyuverdi kafasının içinde .Yumuşaktı bu ses, ama onu öylesine şaşırttı ki, havada sendeleyip tökezledi.


''Onlara karşı sert olma Martı Fletcher. Seni dışlamakla onlar yalnızca kendilerini yıprattılar ve bunu bir gün anlayacaklar. Bir gün gelecek, onlar da senin gözünle görecekler. Bağışla onları ve anlamalarına yardımcı ol.''

Kanadının iki üç santim ötesinde dünyanın en beyaz, en parlak martısı, tek bir tüyünü kıpırdatmadan, Fletcher'ın nerdeyse son hızında uçuyordu, hem de zahmetsizce süzülerek.

Genç kuş allak bullak oluverdi o an.

''Ne oluyor? Çıldırıyor muyum? Öldüm mü yoksa? Nedir bu?''


Ses yumuşakca ve sakince, düşüncesinin arasına karışıp sordu ona: ''Martı Fletcher Lynd, uçmak istiyormusun?''
''EVET, UÇMAK İSTİYORUM!''

Martı Fletcher, ne denli gururlu ya da incinmiş olursa olsun, bu olağanüstü yetkin varlığa yalan söyleyemezdi.
''İstiyorum'' dedi usulca.

'' Öyleyse Fletch '', dedi parlak yaratık sevgi dolu bir sesle, ''Düz uçuşla başlayalım işe...''

18 Şubat 2010 Perşembe

Bir güzellik...Jeffrey Dean Morgan

Merhaba,

Blog fikri, seyrettiğim filmler ve okuduğum kitaplar hakkında buraya notlar düşmek üzerine gelişti.Her hafta bir film ve bir kitabı kendimce yorumlamak , film ve kitap haberlerini yayınlamak istiyorum. İtiraf edeyim benim bu dünya da olmadığım yıllar için... (olursa) torunuma bir belge düşüncesi daha yoğun.Onu ne kadar tanıyacağımı veya onun benimle ne kadar zaman geçireceğini bile bilmiyorum.Neyse...
Ama ilk sayfamı bir güzellik sunarak açmak istedim :)


Karizma nedir?
Hayattaki duruş,beden dili,konuşma biçimi...gülüş şekli belki.Yakışıklılık gerektirmez.Ama bir insan hem yakışıklı hemde karizmatik oluyorsa bu dünyaya bir armağan gibidir .Jeffrey Dean Morgan'da biz kadınlara bir armağan bence.Kendinden emin duruşu,o sımsıcak gülümseyişi ...önünde serilmek isteği veriyor.üstelik görüntüsünün önünde dakikalarca felç geçirmek mümkün olabiliyor. :) Kapatırkende bir ''offf yaaa '' çekebiliyorsunuz.


Bu adamı ilk ''Ps:I love you'' da seyrettiğimde tüm filmlerinin bağımlısı olabileceğimi hissettim.Tavsiye ederim :)

BİYOGRAFİSİ;

22 Nisan 1966 (Amerika) Seattle 'da doğmuş.
En büyük hayali sporcu olmak.
Lise ve Üniversite yıllarında basketbol oynamış.
Geçirdiği bir sakatlık sonucu spor yaşamı sona ermiş.Tabii hayali de ...
Grafikerlik yapmış uzunca bir süre.Los Angeles'a gelince grafikerliği bırakıyor.
1991 yapımı ''Uncaged''' ile sinemaya giriş yapıyor.


İyi ki ... :)

Resmi kaynaklar şu ana kadar 15 filmde oynadığını gösteriyor.Hadi bakalım filmlerine,

Uncaged (1991)
Underover Heat (1995)
Dilinger and Capone (1995)
In the Blink of An Eye (1996)
Legal Deceit (1997)
Road Kill (1999)
Something More (2003)
Six:The Mark Unleashed (2004)
Dead & Breakfast (2004)
Ps: I Love You (2007 )
Jam (2007)
Kabluey (2007)
Live (2007)
Days of Wrath (2008)
Untitled Beatle Boyin Project (2008)
Watchmen (2008)
The Accidental Husband (2008)


Under The Hood (2009)
Özgür Woodstock (2009)
The Resident (2010)
All Good Things (2010)
Red Dawn (2010)
Shanghai (2010)
The Losers (2010)

Dizileri ;
Supernatural (2005)-(2006)-(2007)-(2008)
Grey's Anatomy (2006)