30 Nisan 2010 Cuma

Çocuk İstismarını Durdurun Artık!

Tepkisiz kalmayın...

http://www.tepkisizkalma.com


Kınamaktan öte Tiksiniyorum...
Malesef ki bu tüm insani değerlerinden yoksun, zavallı yaratıklar sadece Siirt'te değil, dünyanın dört bir tarafında ve en acısı tabi ki öncelikle çocuklar, kadınlar bu riske açık bir yaşam sürdürüyor dünyamızda.
Bizim ülkemizde cezaların bu tür suçlar karşısında ki yetersizliği, bunlara yeltenecek kişileri ürkütücü ve caydırıcı nitelikte olmaması daha da vahim durumları ortaya çıkarıyor.
İstismara,tecavüze maruz kalan çocuklar ve kadınlardan kaçı doğru düzgün bir psikolojik tedavi görebiliyor veya bu tedaviler, bundan sonraki yaşamlarını normal bir şekilde sürdürmelerine ne kadar yardımcı oluyor? orası da meçhul.
Korkunç ve insan olan herkesin canını fazlasıyla yakacak kadar, acı verici bu olayların karşısında Devlet, yasa, toplum ve insan olarak yapılması gerekenler acilen yapılmalı artık!

Gülbin Tatlıağız

28 Nisan 2010 Çarşamba

Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali

Bu yıl 6 Mayıs'da başlayacak 13.Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali'nde Türkiye'yi temsil edecek 2 film var. 11 e 10 kala ve Köprüdekiler.

11 ülkeden 13 film FIBRESCI Ödülü için yarışacak.

Festival 13 Mayıs'da sona erecek.Son gece Jüri Türkiye'den oyuncuların aday olduğu ''Genç Cadı''yı da seçecek.

Aday Filmler ;

İngiltere, Fransa ve Almanya ortak yapımı olan 'Çinli Bir Kız/ She, A Chinese

Avusturya, Fransa, Almanya ortak yapımı 'Mucize/ Lourdes'

Avustralyalı ünlü canlandırmacı Sarah Watt’ın ikinci kurmaca uzun filmi

Cherien Dabis’in yönettiği Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada ortak yapımı 'Amrika/ Amreeka', 2009 (Arapça Amerika)

Yarışmada Almanya’yı temsil eden 'Sana Bağlandım/ Close to You'

Müslüman kadının kimliğini belirleyen sosyal ve dini güçlere dikkat çeken, İranlı kadın sanatçı Shirin Neshat’ın ilk kurmaca uzun filmi 'Erkeksiz Kadınlar/ Women Without Men'

Yarışmaya Amerika Birleşik Devletleri’nden katılan bir diğer film olan Aramızda (Between Us, 2009)

Hollandalı video sanatçısı Sonja Wyss’in görsel sunumu ve deneysel anlatımıyla yarışmadaki diğer filmlerden ayrılan filmi 'Kış Sessizliği/ Winter Silence'

Festivalin halihazırda FIPRESCI ödüllü filmlerinden Esther Rots imzalı 'Derimden de İçeri/ Can Go Through Skin'

'Nora’sız Beş Gün/ Five Days Without Nora' yarışmaya Meksika’dan katılıyor.

Yarışmaya İsviçre’den katılan film ise 'Yuva/ Home'

www.ucansupurge.org

26 Nisan 2010 Pazartesi

İsmail Cem Televizyon Ödülleri




TRT Genel Müdürlüğü yaptığı 500 günde bir çok yeniliğe imza atan, gazeteci,eski Dışişleri Bakanı, Siyaset adamı kimliği ile hayata veda eden,İsmail Cem anısına bu yıl ilk kez düzenlenen, ''İsmail Cem Televizyon Ödülleri'' 24 Nisan Cumartesi akşamı, Antalya Mardan Palace'da düzenlenen törenle sahiplerini buldu.


En İyi Komedi Dizisi: Geniş Aile
En İyi Komedi Dizisi Aktris: Demet Evgar (1 Kadın 1 Erkek)
En İyi Komedi Dizisi Aktör: Ufuk Özkan (Geniş Aile)
En İyi Komedi Dizisi Yardımcı Aktris: Ezgi Mola (Canım Ailem)
En İyi Komedi Dizisi Yardımcı Aktör: İlker Aksum (Canım Ailem)
En İyi Drama Dizisi: Ezel
En İyi Drama Dizisi Aktris: Özgü Namal (Hanımın Çiftliği)
En İyi Drama Dizisi Aktör: Kenan İmirzalıoğlu (Ezel)
En İyi Drama Dizisi Yardımcı Aktris: Deniz Çakır (Yaprak Dökümü)
En İyi Drama Dizisi Yardımcı Aktör: Selçuk Yöntem (Aşk-ı Memnu)
En İyi Gençlik Dizisi: Es - Es
En İyi Gençlik Dizisi Aktrist: Hümeyra (Melekler Korusun)
En İyi Gençlik Dizisi Aktör: Avni Yalçın (Melekler Korusun)
En İyi Gençlik Dizisi Yardımcı Aktrist: Rojda Demirer (Melekler Korusun)
Gençlik Dizisi Yardımcı Aktör: Altan Gördüm (Kavak Yelleri)
En İyi Dizisi Uyarlama Senaryo: Aşk-ı Memnu (Ece Yörenç, Melek Gençoğlu)
En İyi Özgün Senaryo: Ezel (Kerem Deren, Pınar Bulut)
En İyi Dizi Yönetmeni: Uluç Bayraktar (Ezel)
En İyi Çıkış Yapan Dizi Yönetmeni: Görkem Turgut (Ömre Bedel)
En İyi Dizi Görüntü Yönetmeni: Veysel Tekşahin (Ezel)
En İyi Dizi Kurgusu: Serdar Çakular (Ezel)
En İyi Dizi Müziği: Ezel (Toygar Işıklı)
En İyi Dizi Sanat Yönetmeni: Dilek Yelence (Hanımın Çiftliği)
En İyi Dizi Kostümü: Atila Tükkantoz (Hanımın Çiftliği)
En İyi Dizi Makyajı: Hüseyin Üküm (Hanımın Çiftliği)
En İyi Dizi Başlangıç Jeneriği: Haluk Arus (Aşk-ı Memnu)
En İyi Dizi Fragmanı: Eze (Ay Yapım)
En İyi Unutulmaz Sahne Adayları: Ezel
En İyi Kültür/Sanat Programı: Gezelim Görelim
En İyi Gündüz Kuşağı Programı: Doktorum
En İy Spor Programı: Stadyum
En İyi Çocuk Programı: Haberin Olsun
En İyi Talk Show Programı: Muhabbet Kralı
En İyi Müzik Eğlence Komedi Show Programı: Çok Güzel Hareketler Bunlar
En İyi Yarışma Programı: Bir Kelime Bir İşlem
En İyi Magazin Programı: Cumartesi Sürprizi
En İyi internet Desteği:Ay Yapım (Aşk-ı Memnu)
En İyi Belgesel Programı: Ayı ve İnsan (Ece Soydam)
Yaşam Boyu Başarı Ödülleri: Uğur Dündar, Tuncel Kurtiz, Halil Ergün, Uğur Yücel, Metin Akpınar
Antalya Özel Ödülleri: Müjdat Gezen, Perran Kutman, Güneri Civaoğlu
İsmail Cem Özel Onur Ödülü: İz TV

Gülbin Tatlıağız

Engin Yörükoğlu...Veda

23 Nisan'da geçirdiği rahatsızlık nedeniyle yaşama veda eden Moğollar Grubu'nun büyük davulcusu Sevgili Engin Yörükoğlu bugün Bodrum Kızılağaç'ta toprağa verildi.


Rahat Uyu Gümgüm Baba...


Gülbin Tatlıağız

25 Nisan 2010 Pazar

ERGUVAN...İnci Kakmalı Yakutlar

Sevginin çoğul oğlu

Senin ülkende yalnız bütün özlemler

Bilirim yalnız orda, içtenlik, erinç, coşku

Bayrağındaki bir tek çiçekli dalla

O uçsuz bucaksız

Olanca görkemiyle bir Erguvan İmparatorluğu.


Edip Cansever


Uysal bir bahar yağmurunun altında ''inci kakmalı yakutlar'' gibi ışıldıyor erguvan ağaçları, şehrin sahipleri onlar, sessiz muhafızları.

Bu şehrin şiirini onlar yazıyor.

24 Nisan 2010 Cumartesi

Yaratıcılar

Kitap kapağında da görüldüğü gibi bir çok ''Yaratıcı'' ismin, bilinmeyen ve sıradışı yanları Paul Johnson tarafından yazılmış ve NTV Yayınları'ndan çıkmış.
Victor Hugo şu soruyu sorduruyor; '' Yaratıcı deha, düşük zeka ile birarada olabilir mi?''
Bu yaratıcı isimlerin farklı yanlarını okurken tarihin sayfalarında da uzun bir yoculuğa çıkıyorsunuz.
Okuyun derim...
Gülbin Tatlıağız

Yeni Sinema Hareketi-23 Nisan - 9 Mayıs


Ve... Yeni Sinema Hareketi Başladı!
Geçen ayın sonlarında yaptıkları basın toplantısıyla duyurulan bu projeden bahsetmiştim.
9 mayıs'a kadar sürecek ''Yeni Sinema Günleri'' nde bazı gösterimlere filmlerin yapımcı, yönetmen ve oyuncuları da katılıp, gösterim sonrası sinemaseverlerle bir arada olacak, program özel sohbet oturumları ve partilerle zenginleşecek.
Program detayları aşağıdaki linkte;
Gülbin Tatlıağız

23 Nisan 2010 Cuma

Üreten Kadının İş Ortağı - Nahıl

'' Biz Nahılız, Türkiye'nin değişik bölgelerindeki dar gelirli kadın üreticilerin ürünlerini müşterilere ulaştırmak için varız. En büyük amacımız, Dar gelirli kadınlara sürdürülebilir gelir kaynakları yaratmak ve böylelikle üretici kadınlarımızı ve ailelerini güçlendirmektir. '' diyorlar...

http://www.nahil.com.tr/hakkimizda.aspx

Gülbin Tatlıağız

22 Nisan 2010 Perşembe

Özdemir Asaf ve Çocuk


ÇOCUKÇADA BEN VARIM

Ben böyle yazdım sanma
Ben böyle düşündüm
Başından beri
Sözcükler koşuyordu
Düşünmelerimin ardından
Çocuklar, çocuklar gibi
Bayram yerlerinde

Çocuklar oynuyordu
Düşlerimin içindeki
Bayram yerlerinde

Ben onlara
Hiçbir zaman
Kapalı perdeleri göstermedim
Kapalı kapıları göstermedim

Hiçbirini salıncağa bindirmedim
Sallamadım
Atlı karıncalarda döndürmedim
Onlar gelişi gidiş sandırırlar
Vuruşan otoları seviyorlardı onlar
Çünkü hem gidiyorlardı
Gidiyorken güldürüyorlardı
Kafa kafaya vurduruyorlardı
Gülüyorlardı
Bizi kandırdıkları gibi kandırırlar
Onlar
Yarın oynayacakları oyunu
Oyunun başını sonunu
Bizlerden iyi biliyorlardı.

Özdemir Asaf


23 Nisan Kutlu Olsun...

Gülbin Tatlıağız

21 Nisan 2010 Çarşamba

İncesaz

Mardin dönüşü, yorgun ama mutlu durumumla, geçen ay Oyun Atölyesi'nden biletini aldığım İncesaz konserine yetiştim ayağımın tozuyla.
Dilek Türkkan'ın, ruhunuzu yıkayan sesi ve konserin ana teması eski Türk filmleri müzikleri ile gece çok güzeldi.Paylaşmak istedim.

Gülbin Tatlıağız


İncesaz Bir Çapkına Yangınım

20 Nisan 2010 Salı

MARDİN...Mezopotamya'nın Bereketi

Çok uzun zamandır görmek istediğim yerlerden biriydi Mardin.
Sayfalarımda bir kaç kere yazmışımdır.Bazı şeylere ne kadar geç kaldığımı anlatıyor yaşam bana bu sıra.

Yol Arkadaşım Sevgili Aylin'le düştük Mardin yollarına...

http://picasaweb.google.com/100438483828405362441/MardinDinlerinVeDillerinYasam1618Nisan#

Mardin'i anlatmak ne sayfalara, ne de resimlere sığar inanın.

Görmek...mutlaka görmek lazım.
Dinler ve dillerin bu kadar kaynaştığı, insan olmanın, hürmetin, misafirperverliğin bu kadar doğal ve içten olduğu, sizi alıp tarihin en başlangıçlarına yolculuk yaptırabilen, bereketiyle lezzetlerinin doyumsuz tadına ulaşabildiğiniz, döndüğünüzde de büyüsünden bir süre kurtulamayacağınız bir yer Mardin.

Bu büyüyü tam manası ile yaşayabilmek, hissedebilmek ve en alasından bilgilenebilmek için en önemlisi bir rehberle gezmek gerekiyor.Bir çok çocuk rehber var Mardin'de. Yanınıza yaklaşarak gezdirmek istediklerini, yardımcı olacaklarını söylüyorlar.Fakat biz çok şanslıydık!

Sevgili Sermin'in çok yakın tanıdığı yine Mardin'li bir aile'nin oğlu Rezzak bey sayesinde bize rehberlik eden Ekrem Bey'e ulaştık.

Ekrem Bekim bey tam Mardin'li bir beyefendi. Dolu dolu bir insan.Asıl mesleği değil rehberlik. Çarşı'da parfümeri dükkanı olan bir kişi aslında. Ama bu konuda yardımcı olmayı ve insanlara bilgisini aktarmayı sevecek kadar yüksek gönüllü bir adam. Bilgisinin dışında, görgüsü, insanlığı ve doyumsuz sohbeti ile bize Mardin'in muhteşemliğini esas hissettiren o oldu. Karşılama anından yolculuğumuzun bitimine kadar yanımızdan hiç ayrılmadan yaşattı bize Mardin'i.
Yolunuz düşerse, bilgili ve emin ellerde olmak isterseniz Ekrem Bekim'i bulun. Nasıl mı? 0532 797 44 38 veya 0536 580 56 90

Benim adımı verin.Yardımını, ve bilgisini esirgemeyecektir.


Mardin'in içine mutlaka bir tam gün ayırmanız lazım. Sabancı muazzam bir müze yapmış.İlk orayı gezin ve Mardin'i, yaşamını, insanını, ürettiklerini gördükten, anladıktan sonra başlayın şehri gezmeye.
Deyrul Zafaran Manastırı, Tarihi PTT Binası, Mardin Müzesi, Kırklar kilisesi, Kasımiye Medresesi, Ulu Camii, Zinciriye Medrese, Mardin Tarihi Çarşı mutlaka görülmesi gereken yerler.Sokak aralarından yürüyün...büyüleneceksiniz.

Şehrin dışında görülecek yerler için ise en az iki gün zaman ayırın;

Midyat, Midyat Tarihi Çarşı (özellikle telkariler için) ,Hasankeyf (muhteşem bir yer), Dara Harabeleri, Su Sarnıçları, Mor Gabriel Manastırı (Mor Süryanilerde ''Aziz'' demek), Mor Abraham Manastırı,Beyaz Su (Nusaybin Yolunda)

Ayrıca gitmek için Nisan'dan, Haziran Ayı ortalarına kadar olan zamanı seçin.Hem hava'nın çok sıcak olmaması, hem de bereketli bahar dönemi Mardin için. Haziran Kiraz ve Kiraz Festivali zamanı.

Bu sene 4-7 Haziran tarihlerinde Mardin'de Sanat Bienali var.
http://www.mimdap.org/w/?p=26573 bu linkten bilgilenebilirsiniz.

Biz yemeğimizi ilk gece, daha önce Ekrem bey sayesinde rezervasyon yaptırdığımız Cerciş Murat Sofrası'nda yedik.Geleneksel sunumlarla yapılan servis çok hoştu.Bir başka günde Han diye bir yerde yedik ve orda da Mardin yemeklerini denedik.
Kaburga Dolması, Sembusek (kapalı Lahmacun), Kıbbe, Mardin Kebabı, Etli Ekmek, İçli Köfte yemeden, Süryani ev Şarabı içmeden dönülmez Mardin'den.Sadık Künefe'den de Sütlü Kadayıf! yiyin sevdiklerinize de mutlaka götürün dönerken.Çok lezzetli.


Kabak çekirdeği, leblebi, çay, sabun gibi şeyleri hediyelik olarak düşünebilirsiniz.

Biz Tatlı Dede Konağı'nda kaldık seyahatimiz süresince. Tarihi Artuklu Oteli, Midyat'taki Kasrı Nehroz, Zinciriye Oteli kalınabilecek, tarihini yaşayabileceğiniz mekanlar.

www.tatlidede.com.tr
www.artuklu.com
www.zinciriye.com
www.hotelnehroz.com

Mutlaka Bakır ve Telkari alın Mardin'den.İnanılmaz işçilikleri var.
Bakır için, ''Şahmeran Dünyası'' dükkanını tavsiye ederim. 1.Cad.Sıhhı Emir Hamamı Karşısı.No: 178/A (Hem İşçiliğini yapan, hem de dükkanın sahibi Yusuf'la da tanışın.Mardin'li bu genç adamın efendiliğine hayran kaldım.)
http://www.mardinbakircisi.azbuz.com/

Mardin'de Telkari alabileceğiniz adres;
Varlık Silver
Kebapçı Rıda Karşısı. No: 308

Her iki dükkanda aynı cadde üzerinde.

Kadın Emeği'nin iş ortağı Nahıl'ın da bir dükkanı var bu caddede.Mardin'li Kadınların el emeğini değerlendirerek, onların yaptığı sabun, kilim, dokuma, keçe eşyaları satıyorlar.Hediyelik için çok güzel şeyler bulabilirsiniz.

Dedim ya...anlatmakla bitmez bu güzelim ''Dinlerin ve Dillerin buluştuğu Mekan''
Mutlaka gidin, görün derim. Yanınızda da iyi bir yol arkadaşınız olsun. Sevgili Aylin gibi.

Not: Linkteki Fotografların bir çoğu Aylin'e ait. Ve gezdiğimiz yerlerin adları adresleri onun notları sayesinde buraya aktarıldı. Teşekkür ederim dostum...

Gülbin Tatlıağız

16 Nisan 2010 Cuma

Emek Sineması'nı Yaşatalım!


Bir çok meslek gruplarından, ev kadınlarından, öğrencilerden gelen ''Emek Sinemasını Yaşatalım'' onay imzaları 5.000 leri geçti.
14 Nisan'da IKSV'de yapılan toplantıda da doğru düzgün bir açıklama olmaması, Emek Sineması'nın bir maketinin alışveriş merkezine konulacağı görüntüsündeki bir proje ile çıkan proje sahibi firma, ilgililerin, kültür bakanlığı'nın hala kapsamlı bir bilgiyle çıkamayışı endişelerimizi sürdürüyor.
Bu konu ile ilgileniyor, İstanbul'u, tarihinizi, Sinema'yı, Festivalleri seviyorsanız...
www.emeksinemasiniyasatalim.org adresinden gelişmeleri takip edebilir,
adresine İsminiz, Soyadınız ve isterseniz mesleğinizi yazarak katılabilirsiniz.
Gülbin Tatlıağız

15 Nisan 2010 Perşembe

İzmir Kitap Fuarı 17 - 25 Nisan

Daha önce de duyurmuştum. TÜYAP ve Yayıncılar Birliği'nin işbirliğiyle yapılan 15. Uluslararası İzmir Kitap Fuarı, 17 - 25 Nisan Tarihleri arasında İzmir Fuar Alanı'nda başlıyor.Etkinlik ve katılımcılar belirlendi. Fuar'la ilgili tüm programı; www.izmirkitapfuari.com adresinde bulabilirsiniz.

İzmir ve civarlarındaysanız, bu tarihlerde İzmir'e yolunuz düşecekse gidin derim...

14 Nisan 2010 Çarşamba

Eskiyen Yüzümde Aşk Yok Artık

düşlerimizi gösteren aynalar kırıldıktan sonra
hangi gerçektir gözümüzün kesiğinden ürken
kahırlı günlerimizle tenimize çizilen
bir zamanlar benimdi bu yüz diyor silinirken

düştü işte aşktan bir parça öpülmeyi beklerken


dökülmeden önceki halini bilirim bu dudakların

solmadan önceki allığını bu yanakların

ah bu benim gökyüzümdü kararmadan önce

ah bu benim resimlerimin boya kutusuydu kırılmadan önce

soldu işte aşktan bir parça çizilmeyi dilerken


cam kırıklarını toplarken çerçevelerin kenarından

kırılıyorsun sende kendinde bir yanından

görüyorum eksildiğini ellerimdeki parçalarından

döküldü işte aşkın gözlerinden yaşlar gülmeye giderken

ah bu benim gerçeğim kendinden ürken


Murat Kayalı

Kum Tanesinden...İnci Tanesine













İnci bir kum tanesinin, etrafında acıyla örülü bir tapınaktır.

Bedenlerimizi hangi arzu, hangi tanelerin etrafında ördü?

















Yaşamımızı karabasana dönüştüren,
acıyla göz yaşının birbirine karıştığı dönemlerden,
kendi içimizde rahatsızlık vererekte olsa kabullenmek zorunda kaldığımız değişimlerden,
harikalar yaratabilirmiyiz?

İstiridyeciğin, ''kum tanesi'' ile yıllar süren acılı kabullenişi,
muhteşem bir yaradılışa,
bir doğa döngüsünün sonucuna,
''inci''
ile varabiliyorsa...

Elbette!

Gülbin Tatlıağız

12 Nisan 2010 Pazartesi

Seyret, Sus ve...Dinle

Martılar çoktan uyanmış, gökyüzündeki günlük danslarına başlamışlardı bile.
Fakat o da ne?
Eteklerinden, denize doğru yürüyen bir minik fare, dağın tüm neşesini kaçırdı.
'' Olamaz, olamaz'' diye söylendi .
''Bu küçük fare benim manzaramı nasıl bozabilir böyle?''

Dağ farenin gözden yok olmasını istedi ve bunun için de hafifce bir titredi.
Onun bu titremesi, tepelerinden aşağıya bir kaç taşın hızla yuvarlanması için yeterliydi.
Fare, bir titremeden sonra dağın tepesinden yuvarlanan taşların sesini duyunca ürktü ve hemen yüksek bir kayanın üstüne sıçradı, kendini güvenliğe aldı.
Yuvarlanan taşlardan tekinin bile ona zararı dokunmadı.
Farecik, denizin güzelliğini bu kez, o kayanın üzerindeki yerinden seyretmeye koyuldu.
Karşısındaki masmaviliğin kimi zaman bir orasında, kimi zaman bir burasında atlayıp, zıplayan balıklar, denizin çarşaf duruluğundaki görünümünde yer yer küçük küçük halkalar oluşturuyorlardı.

Deniz, dağın sıkıntısını ve hatta öfkesini anladı ve ona seslenmek gereği duydu:
'' Neden böylesi güzel bir günde, bir küçük fare nedeniyle mutsuz oluyorsun?'' dedi.
'' Bak balıklar da benim duruluğumu bozuyorlar, her bir yanımda halkacıklar oluşturuyorlar. Ben kızıyormuyum? Çünkü biliyorum ki onlar bensiz, ben de onlarsız olamayız.''

Dağ, kös kös dinliyordu.

Deniz duraksamadan sürdürdü sözlerini:
'' Sen de seninle birlikte yaşamak zorunda olanlara kollarını açmalısın.'' dedi.
'' Güneşin bulutlara öfkelendiğini gördün mü hiç?''
'' Benim ışınlarımın önüme geçip onları engelliyorlar.'' diye kızıyor mu onlara? hadi kabul et artık bir gerçeği:
Her şey ancak başka bir şeylerle birleşerek bir bütün oluşturabilir. Doğanın güzelliği de budur. Bu özelliğiyle de bize her gün yeni yeni dersler vermektedir.''

Dağ, öğrenmek istediğini belirten bir yaklaşımla sordu :

'' Peki ne yapmam gerekiyor?'' dedi.

Deniz, yine sakin bir şekilde konuştu :

'' Hiç de zor değil yapman gereken şey'' dedi.
'' Yanlızca seyretmeyi, susmayı ve dinlemeyi öğreneceksin.''

Dağ kavrayamadı bu öğütteki anlamı :
'' Seyretmek, susmak ve dinlemek...Ne demek bunlar?''

Deniz öğüdünün anlamını da açıkladı :
'' Seyretmeyi öğrendiğin zaman, güzellikleri de görebileceksin...Susmayı öğrendiğinde, senden başka kişilerin söylediklerini de duyabileceksin...Ve dinlemeyi ğrendiğinde ise görebildiklerinden ve duyabildiklerinden yararlanabilme olanağına da kavuşacaksın. Çünkü onları kendi yaşamında uygulamayı öğrenmiş olacaksın...''

Alıntı (Bütün Dünya)

Öğretmenim Mori'yle Salı Buluşmaları

''Herkes öleceğini bilir ama kimse buna inanmak istemez.
Oysa öleceğimize inansak, bazı şeyleri farklı yapardık.
İnsan ölmeyi öğrenince yaşamayı da öğrenmiş oluyor.

Budistlerin yaptığını yap ve her gün omuzundaki küçük kuşa sor:

- O gün bugün mü? Hazırmıyım? Olmak istediğim insan mıyım?
Kariyer, iyi maaş, araba ev taksitleri...Hayattan istediğim şey bu mu? '' ''


Şuraya uzanmış yavaş yavaş ölürken rahatlıkla söyleyebilirim ki, istediğin kadar güce ya da paraya sahip ol, yaşamı satın alamazsın.''



'' - Son bir 24 saatin olsa ne yapmak isterdin?
- Sabah kalkar, jimlastiğimi yapar, ardından çörek ve çeyla kahvaltı eder, yüzmeye giderdim. Sonra arkadaşlarımı evde güzel bir öğle yemeğine davet eder, onlara ne kadar değer verdiğmi anlatırdım. Ardından ağaçlıklı bir bahçede yürüyüp renkleri, kuşları seyreder, doğayı içime çekerdim. Akşam sevdiklerimle bir restorana gidip yemek yer ve güzel kızlarla tükeninceye dek dans ederdim. Ardından eve gelir mükemmel bir uyku çekerdim.''


1997 Boyner Yayınları'ndan çıkan bir kitap ''Öğretmenim Mori'yle Salı buluşmaları''
Üniversite öğretmeni Prof.Mori Schwartz'ın hayattaki son dersi...kendi ölümü

Hala hayattayken ve aklımızdakileri henüz yapacak vaktimiz varken, arada bir omuzumuza bir bakış atıp soralım:

Bugün mü küçük kuş, bugün mü?

Gülbin Tatlıağız

9 Nisan 2010 Cuma

Mihr-ü Mah... Bir Aşk Hikayesi















Osmanlı’nın büyük cihan padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın ve büyük aşk’ı Hürrem Sultan’ın bir kız çocuğu gelir dünyaya.

Efsane bir ask’ın meyvesidir bu çocuk ve bu yüzden belki efsane aşkların en temeline , en masalsı olanına ithafen ismi Mihrimah konulur Mihr-ü Mah Farsça da Güneş ve Ay demektir.

Zaman hızla geçmiş Mihrimah Sultan büyümüş 17 yaşına gelmiştir ki o zamanlar için evlendirilmesi uygun olan bir yaştadır.

İki talibi olur ,biri Diyarbakır valisi Rüstem Paşa dır,diğeri ise saray’ın baş mimarı Mimar Sinan
Padişah biricik kızını Rüstem paşa ile evlendirir , Sinan evlidir ve 50 yaşındadır ama bilinen odur ki Mihrimah Sultan’a deliler gibi aşıktır.
Mimar Sinan o derece derin bir tutku ile aşık olduğu Mihrimah Sultan’a kavuşamamıştır fakat o’na olan aşkını olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır.
İstanbul’un en güzel yerlerinden birine ,Üsküdar’a Mihrimah Sultan adına bir cami yapması istenir kendisinden.
1540 yılında inşa etmeye başladığı cami’yi 1548 yılında tamamlar.Cami inşa edilirken bir yandan kendi aşkını anlatır hiç şüphesiz ve eserine sanki “eteklerini giymiş bir kadın” siluetini verir, ayrıca cami için mimari olarak esinlendiği ,örnek aldığı yer ise bir başka aşka ,kutsal bir aşka adanmış bir şaheserdir: Ayasofya!
Bahsi geçen bu cami 2 Minareli olup ,padişah fermanı ile yaptırılan bir eserdir, ama Sinan’ın söyleyecekleri bununla bitmemiş olacak ki bu eserden 14 yıl sonra o güne kadar ilk defa, padişah fermanı olmaksızın, Edirnekapı da surların yakınına pek kimsenin ilgilenmediği ıssız ,yalnız ama İstanbul’ un en yüksek tepesi olan bir yere, sanki aşkının gizli, ıssız ve yalnızlığını ama bir o kadar büyüklüğünü haykırmak istermişcesine ikinci bir eser yapmaya koyulur; Mihrimah Sultana .
Derler ki;
Cami Mihrimah sultanın o duru, gösterişsiz ve bir o kadar asil güzelliğine istinaden küçücüktür ve sadece 38 mt bir minareye sahiptir. Bir adet incecik kubbesinin üzerindeki 161 pencere ise iç güzelliğinin ne kadar aydınlık ve berrak olduğunu temsil eder, bu sayede gün ışığının her köşede adeta dans ettiği kadınsı edalı. ( o tarihte bu açıklıktaki ve bu kalınlıktaki bir kubbeye o kadar pencere, dünya üzerinde sadece Mimar Sinan tarafından yapılabilirdi) cami içindeki pandatiflerde ve minare kenarlarındaki upuzun işlemelerde de Mihrimah Sultan'ın o çok güzel ayak topuklarını döven ,upuzun saçları tasvir edilmiştir.,Ve yine denir ki Mihrimah Sultan’ın statüsü iki minareli cami yaptırmaya yetmesine rağmen, yalnızlığını simgelemesi anlamında tek minareli yapılmıştır bu cami.
Ama Sinan aşk‘ını öyle sihirli bir tılsımla mühürlemiştir ki ,bu sırra şaşırmamak ,o sevdaların naifliğine imrenmemek elde değil. Sinan Usta'nın aşk'ının vesikasıdır sanki; iki caminin de yeri özenle seçilmiştir. Güneşin doğum ve batım yerleri tespit edilerek yapılmış camilerdir.

Edirnekapı’daki Mihrimah Sultan Camii’ni aynı anda görebileceğiniz bir yer tespit edin. Günbatımında (elbette, yılın sadece bir gününde ki o gün 21 Mart günüdür; yani gece ile gündüzün uzunluğunun birbirine eşit olduğu gündür. Ve tabii daha enteresanı, o günün Mihrimah Sultan’ın doğum günü olmasıdır) göreceğiniz muhteşem manzara şudur: Edirnekapı Camii’nin tek minaresinin arkasından güneş batarken, Üsküdar’daki caminin minareleri arasından ay doğacaktır!
Bu nasıl bir hesaplama, nasıl bir estetik anlayışıdır!
(ALINTIDIR)

7 Nisan 2010 Çarşamba

Yeniden...

Kelimeleri unutarak sonlandırmalı günü.
Susmalı gece...
Karanlığın ardından doğacak yeni günde, yeni renklerle gelmeli hece,
gün yeniden...her cümle yeni...


Gülbin Tatlıağız

Kadıköy Süreyya Operası'nda 11 Nisan 2010 Pazar günü Chopin Piyano Haftaları başlıyor...

Programı;

www.chopinhaftalari.com
www.sureyyaoperasi.org

linklerinden öğrenebilirsiniz.

Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz

Yıl 1943.

Genç Mustafa’nın tayini kütüphaneci olarak Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’ne çıkar.
Devlet memurluğu o dönemde süper bir şey, çünkü özel sektör falan yok.
Bizimki kütüphanede heyecanla okurları bekler; bir gün olur, beş gün olur, gelen giden yok. Etraftakilerle konuşur, herkese anlatır:

“Bakın kütüphane bomboş duruyor, gelin kitap okuyun.” Gelen giden olmaz. Amirlerine durumu bildirir. > >

– Kardeşim otur oturduğun yerde, maaşını düzenli alıyon mu, almıyon mu? >

– Alıyorum. > >

– Eee, o zaman ne karıştırıyon ortalığı, gelen giden olsa maaşın mı artacak? Başına daha fazla bela alacan, o kütüphaneye yıllardır kimse gelmez zaten. > >
23 yaşındaki genç memur “Ne yapayım, ne yapayım?” diye düşünür durur. Sonunda aklına bir fikir gelir, eşine söyler. Eşi önce “Deli misin bey?” der, ama kocasının bir şeyler üretme, işe yarama çabasını yakından görünce fikri kabullenir. > >
O dönem devletteki amirlerinin çıkardığı tüm engellerin tek tek, binbir güçlükle üstesinden gelir.
Çünkü o zaman da şimdiki gibi, “Aman bir şey yapmayalım da başımıza bir iş gelmesin.

Çalışsan da aynı maaş, çalışmasan da“ zihniyeti aynen var.

O bıyıklı, kravatlı, asık yüzlü, sigara kokan, arkalarındaki Atatürk resminden utanmayan, ama ülkesine gram faydası olmayan bürokratları zorlukla ikna eder ve bir eşek alır.

İki tane de sandık yaptırır. İki sandığa, kalınlığına göre 180-200 kitap sığar. Sandıkların üstüne “Kitap İade Sandığı” yazar.

Kitapları eşeğe yükler ve köy köy gezmeye başlar.Kütüphaneye de bir yazı asar:

“Sadece Pazartesi ve Cuma günleri açıyoruz.” Köydeki çocuklar şaşırır.

Eşeğe bir sürü kitap yüklemiş bir amca, o gariban çocukların küçücük ellerine kitapları verir. Düşünün, Noel Baba gibi. Noel Baba yalan, Mustafa Amca ise gerçek. Geyikler yerine eşeği var. Eşek de daha gerçek, Mustafa Amca da.

“Çocuklar bunları okuyun, aranızda da değişin. On beş gün sonra aynı gün gelip alacağım. Aman yıpratmayın, diğer köylerdeki arkadaşlarınız da okuyacak” der.

Mustafa artık Ürgüp’teki kütüphanede bir iki gün durmakta, diğer günler eşeği Yüksel’le köy köy gezmektedir. Köylerdeki çocuklar Eşekli Kütüphaneciyi her seferinde alkışlarla karşılarlar. Kalpleri küt küt atar heyecandan, sevinç içinde yeni kitapları beklerler. Mustafa Amca‘nın ünü etrafa yayılır. Diğer devlet memurları makam odalarında sıcak sıcak oturup iş yapmazken, Mustafa’nın eşeği Yüksel yediği otu hepsinden fazla hak etmektedir.

Zamanla insanlar kütüphaneye de gelmeye başlar. Mustafa bakar ki kütüphaneye kadınlar hiç gelmiyor. Zenith ve Singer’e mektup yazar:

“Bana dikiş makinesi yollayın, firmanızın adını kütüphanenin girişine kocaman yazayım“ der. Zenith dokuz tane, Singer bir tane dikiş makinesi yollar (ilk sponsorluk faaliyeti).

Salı günlerini kadınlar günü yapar. Kumaşı alan kadın kütüphaneye koşar. On makine yetmediği için sıra oluşur. Sırada bekleyen kadınların eline birer kitap verir, beklerken okusunlar diye. Okuma-yazma oranının düşüklüğünü görünce halkevlerine okuma yazma kursları vermeye gider. Halıcılık kursları başlatır, bölgede halıcılığı canlandırır. Bu arada valilik Mustafa hakkında dava açar, “kendi görev tanımı dışında davranıyor” diye. 50 yaşına gelen Mustafa Amca baskıyla emekli edilir. > > Mustafa Amca köylüler arasında efsane olur, yıllar geçtikçe köylerdeki çocuklarda okuma aşkı yerleşir. 2005 yılında Mustafa Amca vefat eder.

Tüm Kapadokya çok üzülür, aralarında toplanırlar. Ürgüp’e Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz ve eşeğinin heykelini dikerler.


İnsan var, dokunduğu yere değer katar; insan var, dokunduğu yere değer kaybettirir. Bakın Nevşehir’den ve bu ülkeden nice müdür, amir, vali, bürokrat, milletvekili, politikacı geçti; binlercesinin adını kimse hatırlamaz ama Mustafa Güzelgöz ve eşeğinin heykeli var.

Tümceler ORUÇ ARUOBA

NİSAN

1. Çiçeklerin açması

2.
Önemli Olan tek bir şey var şimdi : Bülbüllerin seslerini ne zaman-hangi gün-yeniden işitmeye başlayacağım.-

4.
Boğaz ne kadar berrak-yakında dışarıya, Bülbül işitmeye çıkmak gerek.
6. Kırlangıç Fırtınası
7. Nevruz-u Hazemi
8.
Geri gelmişler demek-biraz önce işittim: o garip durgunluk-yorgunluk-çökmüşken gene Boğaz'ın üstüne (şimdi,gene) : bütün gürültüler geri çekiliyorlar sanki,onların seslerine yer açmak için-biliyorlar onlar da, sanki, böyle olacağını-ki gelmişler,işte (gene-)...
9.
Bütün sokak lambaları,bütün gemi ışıkları,bütün otomobil farları,ışığı hala yanan bütün odaların pencereleri,öylesine pırıl pırılken, Ay'ın bir hayalet gibi,silik,sönük,sinik bir halde yükselmesi : reva mı?!-çok uzaktaki bulutlardan kurtulmaya çalışıyor bile olsa? - ama,bir kez kurtulunca onlardan, O'dur artık bütün hepsi içinde en parlak,en pak,en ak-
12. Zilkade başlangıcı
14. Lale mevsimi
15. Fırtına(3 gün)
16.
Kenarı yitik Ay-hiç bu kadar aşağıda, bu kadar karşımda olmamıştın!-
19.
Bacanın üstünde uzun uzun durup puus ve yağmur altında etrafına bakınan Martı-belli bir şeymiydi görmek istediğin?
20.
Zorlukla işitilir, Maslak'tan İstinye'ye inen, ya da Tokmak Burnu'nu dönerek gelen, ya da Yeniköy'e doğru dönemeci dönen otomobillerin gürültüleri arasından, Emirgan Korusu'nda öten Bülbül.
Lodosla yer yer çatışarak, yer yer de birleşerek, Boğaz'ı uğultuyla dolduran Günbatısı, getirdiği yağış beklentisine karşın, havayı temizliyor, pırıl pırıl açıyor.
21. Sitte-i Sevir başlar
22.
Rüzgar dindi : şimdi, Yağmur gelecek mi-yetecek mi, Bulutlar?
24.
Bülbül gibi : geldiği gibi;gecenin karanlığında, yanlızca ses bir şey demekken; ışık aydınlık,görme,uzak ileti yolları,sabahı beklerken-serin,sakin,derinseslerle iletmek,anlatmak,konuşmak...
Körce-ama işiterek;duyarak ve duyurarak...
Dingin-derin...
25.
Gün boyu hiddetli hiddetli üfüren Lodos,geceleyin Kuzey'den getirdiği bulutların yükünü Boğaz'a boşaltan Poyraz'ın serinliğinden sonra,yerini kah Doğu'dan,kah Batı'dan gelen, sakin, kokulu;kararsız,sessiz kıpırtılarla dolanan esintilere bırakınca-Bülbüllerin seslerinin nereden geldiği; hangi Bülbül'ün hangi koruda öttüğü belirsizleşir.
28.
Leylekler süzüldüler dingince,kıpırtısız kanatlarla yükseklerde, Güney'den Kuzey'e-ya siz; ne zaman çıktınızda yumurtadan, şimdiden başladınız kanat sınamalarınıza, bu durgun havada?
29. Fırtına (2 gün)
30.
Geldiniz işte : ama, soğuk karşıladı sizi-şimdi geri döner misiniz?

5 Nisan 2010 Pazartesi

Emek Sinemasını Yaşatalım

''Emek Sineması''nın kapatılması ve binanın yıkılması ile ilgili daha önce de yazdım.
Bu karara karşı çıkan bir çok insanın imzası, www.emeksinemasiniyasatalim.org sitesinde çığ gibi büyüyor arkadaşlar.

Katkıda bulunmak isteyenlere-mail'le;
onay@emeksinemasiniyasatalim.org
adresine onay yazıp gönderiyorlar....
Bu kadar basit!

4 Nisan 2010 Pazar

Sabahattin Ali'yi Anarken...


"anlıyorum, anlıyorum... tamamen yalnızım... ama berlin'de değil... bütün dünyada yalnızım... küçükten beri..."

"hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musunuz? bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. insanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar. halbuki mümkün olanla kanaat etseler, hayallerindekini hakikat zannetmekten vazgeçseler bu böyle olmaz. herkes tabii olanı kabul eder, ortada ne hayal sukutu, ne inkisar kalır...

"demek ki insanlar birbirine ancak muayyen bir hadde kadar yaklaşabiliyorlar ve ondan sonra, daha fazla sokulmak için atılan her adım daha çok uzaklaştırıyor. seninle aramızdaki yakınlaşmanın bir hududu, bir sonu olmamasını ne kadar isterdim. beni asıl, bu ümidin boşa çıkması üzüyor..."

"şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum. bu eksik sana değil, bana ait... bende inanmak noksanmış... beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanamadığım için, sana aşık olmadığımı zannediyormuşum... bunu şimdi anlıyorum. demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar... ama şimdi inanıyorum... sen beni inandırdın... seni seviyorum... deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum..."

2 Nisan 1948' de katledilen Sabahattin Ali'nin ''Kürk Mantolu Madonna'''sından alınmıştır

Schubert Sonata "Arpeggione" D 821


Schubert Sonata "Arpeggione" D 821
Yükleyen Quarouble. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.

''Emek Sinemasını Yaşatalım''



Bildiğiniz gibi 29.Uluslararası İstanbul Film Festivali dün açılışını yaptı.Özel nedenlerimden katılamadığım açılış
aldığım ve izlediğim haberlere göre oldukça hareketli geçmiş.
IKSV Başkanı Bülent Eczacıbaşı'nın ve Kültür Bakanı'nın yaptığı açılış konuşmaları sırasında ''Emek Sineması''nın kapatılmasına ve yıkılmasına karşı olan, İstanbul, sinema ve tarih sever kişilerce protestolar yapılmış.

Dün NTV'de izlediğim açılış programında da Atilla Dorsay bu konuyla ilgili çok güzel konuştu. Bugünkü gazete yazısına da ; ''Festivalin açılış gecesine hiç şüphe yok ki Emek Sineması'nın kapanmasının protestoları damgasını vurdu. Onca emekle hazırlanmış her şeyin önüne geçerek... İyi de oldu: Orada bulunan tüm yetkililer ve sorumlular, kamuoyunun bu konudaki hassasiyetini gördü. Umarım işe yarar. Bu konuya elbette yeniden döneceğim.'' diye başlamış.

Bu desteğin daha çok artması ve sesimizi daha çok duyurmamız sadece Emek Sineması için değil, güzelim İstanbul'un ve Ülkemizdeki bir çok tarihi değerin, binanın, kültürün elimizden gitmemesi için gerekli.
Destekleriniz ve bilgilenmeniz için aşağıdaki linklerden yararlanabilirsiniz.

http://www.emeksinemasiniyasatalim.org/
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/dorsay/2010/04/04/ustalarin_onur_odulleri
http://www.facebook.com/home.php?#!/group.php?gid=383448037151&ref=mf
http://www.gazeteciler.com/ntvde-canli-yayinda-bakana-sok-protesto-news14797.html
http://www.facebook.com/home.php?#!/event.php?eid=109701179052021&ref=mf
http://video.ntvmsnbc.com/#v012146172071251101116164050081233046099023116107
http://emeksinemasi.blogspot.com/

3 Nisan 2010 Cumartesi

Audrey Hepburn



Nasıl sade, duru, asil bir zarafet...
Bu dünyadan geçtiği için şanslıyız diye düşünüyorum.Ne dersiniz??





Gülbin Tatlıağız

İzmir Kitap Fuarı (17 - 25 Nisan )

Tüyap ve Türkiye Yayıncılar Birliği'nin ortaklaşa düzenlediği, 17-25 Nisan tarihlerinde açılacak olan İzmir Kitap Fuarı, bu sene 15 yılını kutluyor.

Uluslararası İzmir Fuar Alanı'nda gerçekleşecek olan fuara 300 yayınevi ve sivil toplum kuruluşu katılacak.
Fuarın bu seneki Onur Konuğu, kendisi de bir İzmir'li olan Yazar, Şair, Edebiyat Bilimci Yüksel Pazarkaya.

Çeşitli konularda konferans, panel, söyleşi, şiir dinletisi gibi 140 etkinliğin yanısıra, imza günlerinde bir çok yazar okuyucularıyla buluşacak.

Gülbin Tatlıağız

Ruhunu Keman'la Konuşturan Adam Farid Farjad


Üç hafta önceydi sanırım. Yaşamdan Dakikalar'da dinledim, izledim kendisini ilk defa.Yine bir geç kalış...Bu kadar güzel sesleri neden bu kadar geç farkediyorum ben.
Concha Buika'nın sesinde ki o pus, o içinin en derinine işleyen tını gibi Farid Farjad'ın kemanı. Kemanı ve piyanosuyla ruhunun müziğini dinletiyor bu Tahran'lı adam.
Ciğerinizi söker gibi çalıyor kemanı. Hıçkıra hıçkıra ağlar gibi çalıyor piyanosunu. Hiç bir batılı da rastlayamayacağınız bir ruh katmış müziğine ve bu ruh İstanbul'a çok yakışıyor.

Dinleyin derim...

Farid Farjad-Pari Kojae
Yükleyen ahhhmmmettt. - Video klipler, sanatçı röportajları, konserler ve çok daha fazlası.

Gülbin Tatlıağız

Fotograf'larla Küçük Keyiflerimiz

İyi fotograf çekebilmeyi hep çok istemişimdir, ama bunun için zaman ve bütçe ayıramadım şu ana kadar kendime.

Arkadaşım fotografçı Cem Benson'un fotograflarından, kendi küçük keyiflerimi yarattım sayfam için.








HAYAO MIYAZAKI - ISAO TAKAHATA




Anime severmisiniz? Ben bayılırım...

Hayao Miyazaki, yönetmen İsao Takahata ile birlikte 1985 de Studio Ghibli'yi kurdu. O kadar başarılı Anime filmlere imza attılar ki; yaşamın güzelliklerini, çocuk olmanın ayrıcalıklarını, savaşın acımasızlığını, o güzelim karakterleri ve çizgileriyle çocuklara ve anime dünyasında çocukluğunu kaybetmemiş biz büyüklere göstermeye devam ediyorlar.

İsao Takahata'nın hem senaristliğini, hem de yönetmenliğini yaptığı Grave of the Fireflies (hotaru no haka) savaşın en can alıcı kısmını , çocukların üzerindeki etkisini muhteşem anlatan,her seyredişimde gözyaşlarımı tutamadığm bir film.

İzleyin derim...

Diğer filmleri ;
Nausicaä of the Valley of the Wind 1984 -Hayao Miyazaki
Laputa: Castle in the Sky 1986 - Hayao Miyazaki
Grave of the Fireflies 1988 - Isao Takahata
My Neighbor Totoro 1988 - Hayao Miyazaki
Kiki's Delivery Service 1989 - Hayao Miyazaki
Only Yesterday 1991 - Isao Takahata
Porco Rosso 1992 - Hayao Miyazaki
Ocean Waves 1993- Tomomi Mochizuki
Pom Poko 1994 - Isao Takahata
On Your Mark 1995 - Hayao Miyazaki
Whisper of the Heart 1995 - Yoshifumi Kondo
Princess Mononoke 1997 - Hayao Miyazaki
My Neighbors the Yamadas 1999 - Isao Takahata
Ritual 2000 - Hideaki Anno
Spirited Away 2001 - Hayao Miyazaki
Ghiblies Episode 2 2002 - Yoshiyuki Momose
The Cat Returns 2002 - Hiroyuki Morita
Ghost in the Shell 2: Innocence (co-production between Studio Ghibli and Production I.G[5]) 2004 - Mamoru Oshii
Howl's Moving Castle 2004 - Hayao Miyazaki
Tales from Earthsea 2006 - Gorō Miyazaki
Ponyo on the Cliff by the Sea July 19, 2008 Hayao Miyazaki

Kısa Filmleri;
* Ghiblies (2000) (TV short film)
* Imaginary Flying Machines (, Kūsō no Sora Tobu Kikaitachi?) (2002) (Shown at the Ghibli Museum)
* The Invention of Destruction in the Imaginary Machines (, Kūsō no Kikaitachi no Naka no Hakai no Hatsumei?) (2002) (Shown at the Ghibli Museum)
* Koro's Big Day Out (コロの大さんぽ, Koro no Daisanpo?) (2003) (Shown at the Ghibli Museum)
* The Whale Hunt (くじらとり, Kujiratori?) (2003)
* Mei and the Kittenbus (めいとこねこバス, Mei to Konekobasu?) (2003)
* Looking for a Home (やどさがし, Yadosagashi?) (2005) (Shown at the Ghibli Museum)
* The Day I Harvested a Planet (星をかった日, Hoshi wo Katta Hi?) (2005) (Shown at the Ghibli Museum)
* Water Spider Monmon (水グモもんもん, Mizugumo Monmon?) (2005) (Shown at the Ghibli Museum)
* The Night of Taneyamagahara (種山ヶ原の夜, Taneyamagahara no Yoru?) (2006)
* Iblard Jikan (イバラード時間, Ibarado Time?) (2007)

Gülbin Tatlıağız

Naynay'dan Hediye


Canım dostum Sunay (ki ben ona çocukluğumdan beri Naynay derim) geçen hafta gittiği Paris Kitap Fuarı'ndan bana ve Aylin'e kitap ayracı getirdi.
Üçü de bende...Bakalım Aylin hangisini seçecek? :(






Gülbin Tatlıağız