19 Şubat 2010 Cuma

MARTI Jonathan Livingston - RICHARD BACH

Bir çok kişi okumuştur bu kitabı ama tekrar tekrar okunabilecek ve her seferinde duygularınıza,yaşamınıza yeniden dönüp bakmanızı, yaşamınızın anlamını tekrar sorgulamanızı sağlayacak bir yapıt.Bir an da yaşam yolunuzu değiştirme kararı verdirebilecek kadar düşündürücü,etkileyici,güçlendirici...Sevginin ve kendine inancın, üstesinden gelemeyeceği hiç bir şey olmadığını öğretir bize Martı Jonathan Livingston.

Bu kitabı ilk okuduğumda 30 lu yaşlarımdaydım sanırım ve ''keşke gençlik yıllarımda okuyabilseydim'' dediğimi hatırlıyorum.Bir çok şey benim için değişirdi...inanıyorum. Ama hiç bir şey için geç değil tabi ki!

Yazarı RICHARD BACH

Benim elimdeki kitabın çevirisini FERİDE ÇİÇEKOĞLU yapmış.Resmi kaynaklar çevirmen olarak KADER AY DEMİREĞEN'i gösteriyor.

Türü ROMAN

Bendeki kitap ARKADAŞ YAYINLARI'ndan çıkmış. (Epsilon Yayınları'da yayınlamış)


İngilizce Basım Tarihi 1970


Türkçe Basım Tarihi 1994


Sayfa Sayısı 96


Karakterler:


Jonathan Livingston
Diğer martılardan çok farklıdır.Yiyecek için balıkçı teknelerini takip eden,birbirleriyle kavga eden martılar gibi davranmaz.Özgürlüğün ve uçuşun kutsallığına inanmaktadır.İstediği ve inandığı zaman sınırlarını aşabileceğini ispatlayan bir martıdır.

Sullivan
Jon gibi sürüden dışlanmış bir martıdır.Dostluğa çok önem veren ve uçmayı Jon kadar iyi bilen, seven bir martıdır.

Fletcher
Fletcher uçmanın bir yerden bir yere gitmek anlamında olmadığını savunan bir martıdır.Bunu sivrisineklerin bile yaptığını düşünür.Bu yüzden Jon'un öğrencisi olur.

Chiang
Çok yaşlı bir martıdır.Ölümü beklemektedir.Yaşlı olmasına rağmen çok hızlı uçabilmektedir. Jon'u eğiterek ona hızlı uçuşu öğretir.

Kitabın bir kaç sayfasını paylaşmak istedim ,okuyanlara hatırlatmak ve okumayanları özendirmek niyetim. Çocuklarınızla paylaşmanız dileğiyle...


Jonathan bir sevinç çığlığı attı.Yeryüzünden ayrılalı,çıkardığı ilk sesti bu:''BAŞARDIM!''


-Elbette başardın.Ne yaptığını bilirsen daima başarırsın.Şimdi bu denetim sorununa dönersek...

Döndüklerinde hava kararmıştı.Diğer martılar,altın gözlerinde parıldayan saygıyla baktılar Jonathan'a.Onun,uzun süre dikilip durduğu yerden birdenbire yok oluşunu görmüşlerdi.

Jonathan onların kutlamalarını kısa kesti.''Ben burada yeniyim.Ve sizden öğrenmesi gereken benim.''
''Bundan kuşku duyarım Jon'' dedi yakınında duran Sullivan.''Onbin yıldır gördüğüm martılar içinde öğrenmekten en az korkansın sen'' Sürüye sessizlik çöktü.Jonathan övgülerden duyduğu utançla kıpırdandı.
''Dilersen,geçmişe ve geleceğe uçmanı sağlayacak olan zaman dilimlerine geçebiliriz'' dedi Chiang.''Ve o zaman, en zoruna, en güçlüsüne ve hepsinden daha eğlencelisine başlamak için hazır olacaksın.İyiliğin ve sevginin anlamını öğrenmek için uçuşa hazır hale geleceksin.''

Günler geçtikçe, Jonathan geride bıraktığı yeryüzünü sıkça düşünmeye başladığını fark etti.Oradayken ,şimdi bildiklerinin onda birini, hatta yüzde birini bilmiş olsaydı,yaşam ne denli anlamlı olurdu kimbilir! Oralarda, sınırlarını aşmaya çalışan,teknelerden atılan ekmek parçalarını kapmanın ötesinde uçuşun anlamını kavramaya çabalayan bir martı var mıydı acaba? Belki de, sürünün yüzüne karşı gerçeği söylediği için dışlanmış olan bile vardı.İşte bunlar geçiyordu aklından kumsalda dinlenirken. Ve ,Jonathan iyilik derslerinde derinleşip, sevginin doğasını anlamaya çalıştıkça,geçmişine karşın, Martı Jonathan eğitmen olmak için doğmuştu ve onun sevgisini gösterme biçimi, gördüğü gerçeği, gerçeğe ulaşmak için fırsat kollayan bir martıyla paylaşmaktı.

Düşünce hızıyla uçmayı öğrenmiş ve şimdi bunu başkalarına öğretmekte olan Sullivan, kuşkuluydu.

'' Jon, sen bir zamanlar dışlanmıştın.Nasıl oluyor da eski süründen herhangi birinin seni dinleyeceğini düşünebiliyorsun?
Biliyorsun şu atasözünü ve doğrudur:En yüksek uçan martı, en uzağı görendir.
Senin geldiğin yerdeki martılar,bağırıp çağırarak ve dövüşerek sahillerde pinekliyorlar.Cennetten bin mil uzaktalar. Ve sen onlara cenneti göstermek istediğini söylüyorsun! Jon, onlar kendi kanat uçlarını görmekten acizler! Burada kal.Buradaki martılara, öğreteceklerini kavrayabilecek olanlara yardım et.Sustu bir an,sonra sözlerini sürdürdü.Chaing kendi eski dünyalarına dönmüş olsaydı...? nerelerde olurdun sen bugün?


Son nokta önemliydi ve Sullivan haklıydı.En yüksek uçan martı en uzağı görendir.

Jonathan geriye dönmedi.Yeni gelen kuşların eğitimiyle uğraştı.Bunların tümü, derslerini çabucak kavrayan zeki martılardı.Ama eski duygusu yine canlanıyordu.Yeryüzünde de, öğrenmeye hevesli bir iki martı olabileceğini düşünmeden edemiyordu.Kendisi dışlandığı gün Chiang ona ulaşabilmiş olsaydı, şimdi çok daha bilgili olmayacakmıydı?

''Sully, geri dönmeliyim'', dedi sonunda. ''Öğrenciler başarılı.Yeni gelenleri yetiştirme de sana yardımcı olurlar.''

İçini çekti Sullivan.Ama tartışmadı. ''Seni çok özleyeceğim Jonathan.'' Tüm söyleyebildiği buydu.

''Utan Sully'' diye serzenişte bulundu Jonathan.''Aptallık etme! Biz ne yapmaya çalışıyoruz? Eğer dostluğumuz zaman ve mekan gibi şeylere bağlıysa, sonunda zamanı ve mekanı yendiğimizde , kendi dostluğumuzu da yıkmış oluruz! Ama mekanı yendiğimizde,geriye yalnızca burası kalır.Zamanı yendiğimizde, bize kalan yalnızca Şimdi'dir.Burayı ve Şimdi'yi paylaşacağımıza göre,nasıl düşünemezsin sık sık birlikte olacağımızı?''
Martı Sullivan gülmekten kendini alamadı.''Deli kuş'' dedi sevgiyle. ''Yerdeki birine bin mil ötesini göstermek mümkünse, bunu Martı Jonathan Livgston'dan başka kim yapabilir?''Sonra gözlerini kuma dikti. ''Hoşçakal Jon, dostum benim...''

''Hoşçakal Sully! Yine karşılaşacağız.'' Ve o anda, bambaşka bir zamanın bir deniz kıyısındaki koca martı sürülerinin görüntüsünü düşledi.Yaşadığı pratik ona, yalnızca kemik ve tüylerden oluşmadığını, özgürlüğün ve uçuşun sınır tanımayan yetkinliğini taşıdığını öğretmişti.

Martı Fletcher Lynd çok gençti henüz ama şimdiden, hiçbir kuşa hiçbir sürünün bu denli acımasız ve bunca adaletsiz davranmadığını biliyordu.

''Ne derlerse desinler'' diye düşündü öfkeyle.Uzak kayalara doğru uçarken gözleri dolmuştu.''Uçmak, bir yerlerden bir yerlere ulaşmak için kanat çırpmaktan ibaret olamaz.Bunu bir...bir sivrisinek bile yapabilir! Sırf eğlence olsun diye Sürü Başının önünde bir takla atıverdim mi hemen dışlanmış oluyorum! Kör mü bunlar? Göremiyorlar mı? Uçmayı gerçek anlamda öğrenmenin yüceliğini kavrayamıyorlar mı?''

''Ne düşünürlerse düşünsünler.Onlara uçmanın ne olduğunu göstereceğim.İstedikleri buysa, tümüyle Yasa Dışı olacağım.Ve pişman edeceğim onları...


Sonra bir ses duyuverdi kafasının içinde .Yumuşaktı bu ses, ama onu öylesine şaşırttı ki, havada sendeleyip tökezledi.


''Onlara karşı sert olma Martı Fletcher. Seni dışlamakla onlar yalnızca kendilerini yıprattılar ve bunu bir gün anlayacaklar. Bir gün gelecek, onlar da senin gözünle görecekler. Bağışla onları ve anlamalarına yardımcı ol.''

Kanadının iki üç santim ötesinde dünyanın en beyaz, en parlak martısı, tek bir tüyünü kıpırdatmadan, Fletcher'ın nerdeyse son hızında uçuyordu, hem de zahmetsizce süzülerek.

Genç kuş allak bullak oluverdi o an.

''Ne oluyor? Çıldırıyor muyum? Öldüm mü yoksa? Nedir bu?''


Ses yumuşakca ve sakince, düşüncesinin arasına karışıp sordu ona: ''Martı Fletcher Lynd, uçmak istiyormusun?''
''EVET, UÇMAK İSTİYORUM!''

Martı Fletcher, ne denli gururlu ya da incinmiş olursa olsun, bu olağanüstü yetkin varlığa yalan söyleyemezdi.
''İstiyorum'' dedi usulca.

'' Öyleyse Fletch '', dedi parlak yaratık sevgi dolu bir sesle, ''Düz uçuşla başlayalım işe...''

4 yorum: