12 Mart 2010 Cuma

Sunay Akın'la, Bir Kelime Bir Hikaye




Bugün, iş yerimde çok sevgili arkadaşım Gül'ün, benim için ayırdığı dergilerden birini karıştırırken, Sunay Akın'a ayrılmış bir sayfa da, onunla oynanmış çok hoş bir oyuna tanık oldum.
BİR kelime...BİR hikaye...

Bilirsiniz...Sunay Akın'ın yeryüzündeki tüm kelimeler için anlatacak bir hikayesi vardır.

Bu oyunu da böyle oynamışlar işte...

Çok sevgili Sunay Akın'a bir kelime vermişler, o da kelimeyle olan kendi hikayesini anlatmış.Paylaşmak istedim...

Kelime... DÜĞME

Hikaye...Ben bir terzi çocuğuyum.Babamın terzi dükkanını çok sever, ordan çıkmak istemezdim.İlk oyuncaklarım düğmeler oldu hep.Mandalları asker,metal düğmeleri de onların kalkanı yapardım.Ve asıl; Trabzon'da bir genç kız ceket diktirmek için ''Terzi Tuncay''ın kapısından içeri girer bir gün. Giriş o giriş...Malum bordo ceketin üç düğmesi var. Ben ortancasıyım. Ve o cekete her baktığımda aile fotografımı görürüm.

Kelime...KÖMÜRLÜK

Hikaye...Çocukluğum Trabzon'da geçti. Trabzon'da sokaklar yokuştur; koşup oynanmaz.Teraslar düz diye çocuklar oraya çıkar.Kömürlükler de teras katında olur.Ve ben ilk şiirimi kömürlüğümüzün kapısına yazdım.Dokuz yaşındaydım.İstanbul'dan Trabzon'a bir memur kızı gelmişti. Onun dikkatini çekebilmek için, terastaki kömürüğün kapısının içine adının harflerinden oluşan bir şiir yazdım. Ne yazık ki bizden sonra o eve taşınanlar, sert geçen bir kışta içindeki odun,kömürle birlikte kapyı da yakmışlar.

Kelime...UÇAK

Hikaye...Trabzon'a haftada iki gün uçak gelirdi.
Terastan bakar heyecanla izlerdim onu.Çok isterdim uçağa binmeyi. Kağıttan uçak yapıp terasa koymaya başladım sonra sonra. Uçacağıma gerçekten inanıyordum. Hatta içine reçelli ekmek koyuyordum yolda acıkınca yemek için. Karıncalar üşülürdü, ben yeni ekmek sürerdim. O reçelli ekmekler ele verdi beni ve uçağa binip Ankara'ya gittik. Çocuk Ruh Doktoru Atalay Yörükoğlu'na...Uçağa bindiğim o günü hiç unutamam. Düşlerim gerçek olmuştu, başarmıştım.

Kelime...KOLONYA

Hikaye...Babam bir gün evdeki reçeller gibi birbirinden güzel kokan rengarenk sular doldurdu şişelere. Dükkan da kolonya satmaya başlamıştı.Çünkü artık bir şeyler yetmiyordu. Hazır giyim, terziciliği öldürüyordu. Hayatımıza rengarenk kolonyalar girdi. Sevindik bile...Hep derim ben, '' geçim derdi olanın renkli bir hayatı vardır '' diye...Onların üstü başı, kazağı,hırkası da renkli olur.

Kelime...HARİTA

Hikaye...Haritalara bayılırım ben.Hatta onları kitaplardan daha çok severim. Haritalar edebi metinlerdir;okumasını bilene. Çocukken de saatlerce atlas okurdum. Dağlar, nehirler, şehirler üzerine hayaller kurardım. Benim hayal gücümü en çok haritalar geliştirdi.Dışarıdan bakan biri için haritaya bakan bir çocuktum belki ama ben haritanın içindeydim. Denizlere dalıyor, dağlara tırmanıyor, zirvelerdeki karların soğukluğunu avuçlarımda hissediyordum.


Kelime...OYUNCAK AT

Hikaye...Ayşegül'ün bir serüveni ''Ayşegül yağmurlu ve fırtınalı havalarda tavan arasında oynamayı çok severdi'' cümlesiye başlardı. Bir de sayfa da çok güzel, rengarenk bir tavan arası resmi vardı. Sallanan bir tahta at, bebek, beşik, valiz...Yine Trabzon'dayım ben.Neredeyse her gün yağmur yağdığından sokakta oynayamazdım ve o resme bakarak hayal kurardım. Keşke böyle bir tavan aramız olsa, orada sallanan bir at dursa diye.Ve bugün ''Oyuncak Müzesi''nin tavan arasında sallanan bir at var.

Kelime...ARŞİV

Hikaye...Hafızamız belleğimizdir. Kitap, dergi, gazete; elime ne geçerse biriktiririm.Bir kitabı 9-10 kez aldığım olmuştur. Kitap elimde haşat olur çünkü. Yavaş yavaş, ilmek ilmek örülür bilgi. Örmek yıllarımı alır. Bir kitabımdaki tek bir yazı bile yılların ürünüdür. İlk başta ne yazacağımı ben de bilmem.Bilgi ortaya çıkıp diğerleriyle birleşir. Hepsi nihayetlenmez.Kazandıklarım kitaba girer, kalanları kaybederim. Ama zaten yolun sonunu değil, yolun kendisini; kitap yazmış olmayı değil, yazıyor olmayı severim.

Ne güzel bir oyun oynamışlar değil mi?..

Kaynak : Anadolu jet

http://www.istanbuloyuncakmuzesi.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder